Türkçe [Değiştir]

BELED 1-20, 90/BELED Suresi Türkçe Meâli

Hafız Abu Bakr al Shatri sesinden BELED Suresi dinle!
Hafız Maher Al Mueaqly sesinden BELED Suresi dinle!
Hafız Mishary AlAfasy sesinden BELED Suresi dinle!
Sonraki
Önceki
share on facebook  tweet  share on google  print  

سورة الـبلد

BELED Suresi

Bismillâhirrahmânirrahîm

لَا أُقْسِمُ بِهَذَا الْبَلَدِ ﴿١﴾
90/BELED-1: Lâ uksimu bi hâzâl beled(beledi).
Hayır, bu beldeye kasem ederim ki. (1)
وَأَنتَ حِلٌّ بِهَذَا الْبَلَدِ ﴿٢﴾
90/BELED-2: Ve ente hıllun bi hâzâl beled(beledi).
Ve sen, bu beldede ikâmet ediyorsun. (2)
وَوَالِدٍ وَمَا وَلَدَ ﴿٣﴾
90/BELED-3: Ve vâlidin ve mâ veled(velede).
Ve babaya ve doğan çocuğa andolsun. (3)
لَقَدْ خَلَقْنَا الْإِنسَانَ فِي كَبَدٍ ﴿٤﴾
90/BELED-4: Lekad halaknâl insâne fî kebedin.
Andolsun ki Biz insanı, meşakkat içinde yarattık. (4)
أَيَحْسَبُ أَن لَّن يَقْدِرَ عَلَيْهِ أَحَدٌ ﴿٥﴾
90/BELED-5: E yahsebu en len yakdira aleyhi ehadun.
(İnsan) ona hiç kimsenin asla güç yetiremeyeceğini mi sanıyor? (5)
يَقُولُ أَهْلَكْتُ مَالًا لُّبَدًا ﴿٦﴾
90/BELED-6: Yekûlu ehlektu mâlen lubedâ(lubeden).
O: “Pekçok mal tükettim.” der. (6)
أَيَحْسَبُ أَن لَّمْ يَرَهُ أَحَدٌ ﴿٧﴾
90/BELED-7: E yahsebu en lem yerahû ehadun.
Onu hiç kimsenin görmediğini mi sanıyor? (7)
أَلَمْ نَجْعَل لَّهُ عَيْنَيْنِ ﴿٨﴾
90/BELED-8: E lem nec’al lehu ayneyn(ayneyni).
Ona iki göz vermedik mi? (8)
وَلِسَانًا وَشَفَتَيْنِ ﴿٩﴾
وَهَدَيْنَاهُ النَّجْدَيْنِ ﴿١٠﴾
90/BELED-10: Ve hedeynâhun necdeyn(necdeyni).
Ve onu iki yola (gayy yolu ve hidayet yolu) ulaştırırız. (10)
فَلَا اقْتَحَمَ الْعَقَبَةَ ﴿١١﴾
90/BELED-11: Fe lâktehamel akabete.
Fakat o akabeyi (sarp yokuşu) aşmadı. (11)
وَمَا أَدْرَاكَ مَا الْعَقَبَةُ ﴿١٢﴾
90/BELED-12: Ve mâ edrâke mâl akabetu.
Ve akabenin ne olduğunu sana bildiren nedir? (12)
فَكُّ رَقَبَةٍ ﴿١٣﴾
90/BELED-13: Fekku rakabetin.
(Akabeyi aşmak) kölenin azadıdır. (13)
أَوْ إِطْعَامٌ فِي يَوْمٍ ذِي مَسْغَبَةٍ ﴿١٤﴾
90/BELED-14: Ev ıt’âmun fî yevmin zî mesgabetin.
Veya yorgun ve aç olduğu günde doyurmaktır. (14)
يَتِيمًا ذَا مَقْرَبَةٍ ﴿١٥﴾
90/BELED-15: Yetîmen zâ mekrabetin.
Yakınlık sahibi (akraba) olan yetimi. (15)
أَوْ مِسْكِينًا ذَا مَتْرَبَةٍ ﴿١٦﴾
90/BELED-16: Ev miskînen zâ metrabetin.
Veya çok fakir bir miskini (doyurmaktır). (16)
ثُمَّ كَانَ مِنَ الَّذِينَ آمَنُوا وَتَوَاصَوْا بِالصَّبْرِ وَتَوَاصَوْا بِالْمَرْحَمَةِ ﴿١٧﴾
90/BELED-17: Summe kâne minellezîne âmenû ve tevâsav bis sabri ve tevâsav bil merhameti.
Sonra âmenû olanlardan (Allah’a ulaşmayı dileyenlerden) ve sabrı tavsiye edenlerden ve merhameti tavsiye edenlerden olmaktır (akabeyi aşmak). (17)
أُوْلَئِكَ أَصْحَابُ الْمَيْمَنَةِ ﴿١٨﴾
90/BELED-18: Ulâike ashâbul meymeneti.
İşte onlar ashabı meymenedir (meymene sahibidir) (amel defteri (hayat filmi) sağından verilenlerdir). (18)
وَالَّذِينَ كَفَرُوا بِآيَاتِنَا هُمْ أَصْحَابُ الْمَشْأَمَةِ ﴿١٩﴾
90/BELED-19: Vellezîne keferû bi âyâtinâ hum ashâbul meş’emeti.
Ve âyetlerimizi inkâr edenler, onlar ashabı meşemedir (amel defteri (hayat filmi) solundan verilenlerdir). (19)
عَلَيْهِمْ نَارٌ مُّؤْصَدَةٌ ﴿٢٠﴾
90/BELED-20: Aleyhim nârun mu’sadetun.
Onların üzerinde etrafı kapatılmış ateş vardır. (20)