Türkçe
[
Değiştir
]
Коран на български език
Коран на русском языке
Quran di Indonesia
Corán en español
Koran on-Nederlandse
Coran en français
Koran auf Deutsch
Quran in English
Kuran-ı Kerim Türkçe Meali
Kur'ân
Kuran Sureleri
Cüzler
Kur'an Dinle (Yeni)
Sessiz (Aktif)
Abu Bakr al Shatri
Maher Al Mueaqly
Mishary AlAfasy
القرآن الكريم / جزئها ٣٠ / صفحة ٥٩٢
القرآن الكريم
»
جزئها ٣٠
»
القرآن الكريم / جزئها ٣٠ / صفحة ٥٩٢
Kur'ân - Cüz 30 - Sayfa 592 (A'LÂ 16-19, GÂŞİYE 1-26)
Kur'ân-ı Kerim
»
Cüzler
»
Cüz 30
»
Kur'ân - Cüz 30 - Sayfa 592 (A'LÂ 16-19, GÂŞİYE 1-26)
Kur'an Dinle Sayfa-592
بَلْ تُؤْثِرُونَ الْحَيَاةَ الدُّنْيَا
﴿١٦﴾
وَالْآخِرَةُ خَيْرٌ وَأَبْقَى
﴿١٧﴾
إِنَّ هَذَا لَفِي الصُّحُفِ الْأُولَى
﴿١٨﴾
صُحُفِ إِبْرَاهِيمَ وَمُوسَى
﴿١٩﴾
سورة الغاشـيـة
هَلْ أَتَاكَ حَدِيثُ الْغَاشِيَةِ
﴿١﴾
وُجُوهٌ يَوْمَئِذٍ خَاشِعَةٌ
﴿٢﴾
عَامِلَةٌ نَّاصِبَةٌ
﴿٣﴾
تَصْلَى نَارًا حَامِيَةً
﴿٤﴾
تُسْقَى مِنْ عَيْنٍ آنِيَةٍ
﴿٥﴾
لَّيْسَ لَهُمْ طَعَامٌ إِلَّا مِن ضَرِيعٍ
﴿٦﴾
لَا يُسْمِنُ وَلَا يُغْنِي مِن جُوعٍ
﴿٧﴾
وُجُوهٌ يَوْمَئِذٍ نَّاعِمَةٌ
﴿٨﴾
لِسَعْيِهَا رَاضِيَةٌ
﴿٩﴾
فِي جَنَّةٍ عَالِيَةٍ
﴿١٠﴾
لَّا تَسْمَعُ فِيهَا لَاغِيَةً
﴿١١﴾
فِيهَا عَيْنٌ جَارِيَةٌ
﴿١٢﴾
فِيهَا سُرُرٌ مَّرْفُوعَةٌ
﴿١٣﴾
وَأَكْوَابٌ مَّوْضُوعَةٌ
﴿١٤﴾
وَنَمَارِقُ مَصْفُوفَةٌ
﴿١٥﴾
وَزَرَابِيُّ مَبْثُوثَةٌ
﴿١٦﴾
أَفَلَا يَنظُرُونَ إِلَى الْإِبِلِ كَيْفَ خُلِقَتْ
﴿١٧﴾
وَإِلَى السَّمَاء كَيْفَ رُفِعَتْ
﴿١٨﴾
وَإِلَى الْجِبَالِ كَيْفَ نُصِبَتْ
﴿١٩﴾
وَإِلَى الْأَرْضِ كَيْفَ سُطِحَتْ
﴿٢٠﴾
فَذَكِّرْ إِنَّمَا أَنتَ مُذَكِّرٌ
﴿٢١﴾
لَّسْتَ عَلَيْهِم بِمُصَيْطِرٍ
﴿٢٢﴾
إِلَّا مَن تَوَلَّى وَكَفَرَ
﴿٢٣﴾
فَيُعَذِّبُهُ اللَّهُ الْعَذَابَ الْأَكْبَرَ
﴿٢٤﴾
إِنَّ إِلَيْنَا إِيَابَهُمْ
﴿٢٥﴾
ثُمَّ إِنَّ عَلَيْنَا حِسَابَهُمْ
﴿٢٦﴾
87/A'LÂ-16: Bel tu’sırûnel hayâted dunyâ.
Hayır, siz dünya hayatını üstün tutuyorsunuz (tercih ediyorsunuz). (16)
87/A'LÂ-17: Vel âhıratu hayrun ve ebkâ.
Ve ahiret hayatı daha hayırlıdır ve bâkidir (devamlıdır). (17)
87/A'LÂ-18: İnne hâzâ le fîs suhufîl ûlâ.
Muhakkak ki bu, evvelki sahifelerde de elbette var. (18)
87/A'LÂ-19: Suhufi ibrâhîme ve mûsâ.
(Hz.) İbrâhîm’in ve (Hz.) Musa’nın sahifelerinde (var). (19)
GÂŞİYE Suresi
Bismillâhirrahmânirrahîm
88/GÂŞİYE-1: Hel etâke hadîsul gâşiyeti.
Gâşiyenin (heryeri kuşatıp kaplayacak olan korkunç felâketin) haberi sana geldi mi? (1)
88/GÂŞİYE-2: Vucûhun yevme izin hâşiatun.
İzin günü zillet içinde olan yüzler vardır. (2)
88/GÂŞİYE-3: Âmiletun nâsıbetun.
Yorucu işler yapan. (3)
88/GÂŞİYE-4: Teslâ nâran hâmiyeten.
(Onlar) kızgın ateşe atılırlar. (4)
88/GÂŞİYE-5: Tuskâ min aynin âniyetin.
Kaynar su pınarından içirilirler. (5)
88/GÂŞİYE-6: Leyse lehum taâmun illâ min darîın.
Onların yiyeceği dari’den (acı, pis kokulu dikenli ağaçtan) başka bir şey değildir. (6)
88/GÂŞİYE-7: Lâ yusminu ve lâ yugnî min cûın.
Beslemez ve açlığa da bir fayda vermez. (7)
88/GÂŞİYE-8: Vucûhun yevme izin nâımetun.
İzin günü naîm (güzel ve parlak) yüzler vardır. (8)
88/GÂŞİYE-9: Li sa’yihâ râdiyetun.
(Dünyadaki) sa’yından (çalışmasından) razıdır. (9)
88/GÂŞİYE-10: Fî cennetin âliyetun.
Âli cennettedir. (10)
88/GÂŞİYE-11: Lâ tesmeu fîhâ lâgıyeten.
Orada boş söz işitmezsin. (11)
88/GÂŞİYE-12: Fîhâ aynun câriyetun.
Orada devamlı akan bir pınar vardır. (12)
88/GÂŞİYE-13: Fîhâ sururun merfûatun.
Orada yüksek tahtlar vardır. (13)
88/GÂŞİYE-14: Ve ekvabun mevdûatun.
Ve (önlerine) konulmuş kadehler. (14)
88/GÂŞİYE-15: Ve nemârıku masfûfetun.
Ve dizilmiş yastıklar. (15)
88/GÂŞİYE-16: Ve zerâbiyyu mebsûsetun.
Ve yayılmış süslü kıymetli halılar (vardır). (16)
88/GÂŞİYE-17: E fe lâ yanzurûne ilâl ibili keyfe hulikat.
Onlar hâlâ deveye bakmıyorlar mı ki, nasıl yaratılmış? (17)
88/GÂŞİYE-18: Ve ilâs semâi keyfe rufiat.
Ve semaya nasıl yükseltilmiş? (18)
88/GÂŞİYE-19: Ve ilâl cibâli keyfe nusıbet.
Ve dağlara, nasıl dik olarak yerleştirilmiş? (19)
88/GÂŞİYE-20: Ve ilâl ardı keyfe sutıhat.
Ve yeryüzüne, nasıl düzleştirilmiş (bakmıyorlar mı)? (20)
88/GÂŞİYE-21: Fe zekkir innemâ ente muzekkirun.
Artık zikret (hatırlat), sen sadece müzekkirsin (hatırlatıcısın). (21)
88/GÂŞİYE-22: Leste aleyhim bi musaytır(musaytırın).
Sen onların üzerinde bir zorlayıcı değilsin. (22)
88/GÂŞİYE-23: İllâ men tevellâ ve kefer(kefere).
Ancak kim (arkasını) döner ve inkâr ederse. (23)
88/GÂŞİYE-24: Fe yuazzibuhullâhul azâbel ekber(ekbere).
O taktirde Allah onu en büyük azap ile azaplandırır. (24)
88/GÂŞİYE-25: İnne ileynâ iyâbehum.
Muhakkak ki onların dönüşü Bizedir. (25)
88/GÂŞİYE-26: Summe inne aleynâ hisâbehum.
Sonra onların hesapları muhakkak ki Bize aittir. (26)