Türkçe [Değiştir]

القرآن الكريم / جزئها ١٩ / صفحة ٣٧٦

ŞUARÂ 207-227, Kur'ân - Cüz 19 - Sayfa 376

Hafız Abu Bakr al Shatri sesinden Cüz-19, Sayfa-376 dinle!
Hafız Maher Al Mueaqly sesinden Cüz-19, Sayfa-376 dinle!
Hafız Mishary AlAfasy sesinden Cüz-19, Sayfa-376 dinle!
Önceki
Sonraki
share on facebook  tweet  share on google  print  
مَا أَغْنَى عَنْهُم مَّا كَانُوا يُمَتَّعُونَ ﴿٢٠٧﴾
26/ŞUARÂ-207: Mâ agnâ anhum mâ kânû yumetteûn(yumetteûne).
Onların metalandırıldıkları şeyler, onlara fayda vermez (onları müstağni kılmaz). (207)
وَمَا أَهْلَكْنَا مِن قَرْيَةٍ إِلَّا لَهَا مُنذِرُونَ ﴿٢٠٨﴾
26/ŞUARÂ-208: Ve mâ ehleknâ min karyetin illâ lehâ munzirûn(munzirûne).
Ve hiçbir kasabayı, nezirler olmadıkça (ona nezirler göndermedikçe) helâk etmedik. (208)
ذِكْرَى وَمَا كُنَّا ظَالِمِينَ ﴿٢٠٩﴾
26/ŞUARÂ-209: Zikrâ, ve mâ kunnâ zâlimîn(zâlimîne).
Hatırla ki Biz, zalimler (zulmedenler) olmadık. (209)
وَمَا تَنَزَّلَتْ بِهِ الشَّيَاطِينُ ﴿٢١٠﴾
26/ŞUARÂ-210: Ve mâ tenezzelet bihiş şeyâtîn(şeyâtînu).
Ve O’nu (Kur’ân’ı), şeytanlar indirmedi. (210)
وَمَا يَنبَغِي لَهُمْ وَمَا يَسْتَطِيعُونَ ﴿٢١١﴾
26/ŞUARÂ-211: Ve mâ yenbagî lehum ve mâ yestetîûn(yestetîûne).
Ve (bu), onlara yakışmaz (onların harcı değildir) ve onlar, (buna) muktedir olamazlar. (211)
إِنَّهُمْ عَنِ السَّمْعِ لَمَعْزُولُونَ ﴿٢١٢﴾
26/ŞUARÂ-212: İnnehum anis sem’i le ma’zûlûn(ma’zûlûne).
Muhakkak ki onlar, (vahyi) işitmekten kesin olarak azledilmiş (men edilmiş) olanlardır. (212)
فَلَا تَدْعُ مَعَ اللَّهِ إِلَهًا آخَرَ فَتَكُونَ مِنَ الْمُعَذَّبِينَ ﴿٢١٣﴾
26/ŞUARÂ-213: Fe lâ ted’u meallahi ilâhen âhara fe tekûne minel muazzebîn(muazzebîne).
Öyleyse Allah ile beraber diğer bir ilâha dua etme. O taktirde azap edilenlerden olursun. (213)
وَأَنذِرْ عَشِيرَتَكَ الْأَقْرَبِينَ ﴿٢١٤﴾
26/ŞUARÂ-214: Ve enzir aşîratekel akrabîn(akrebîne).
Ve en yakının olan aşiretini uyar. (214)
وَاخْفِضْ جَنَاحَكَ لِمَنِ اتَّبَعَكَ مِنَ الْمُؤْمِنِينَ ﴿٢١٥﴾
26/ŞUARÂ-215: Vahfıd cenâhake li menittebeake minel mu’minîn(mu’minîne).
Ve mü’minlerden, sana tâbî olan kimselere kanatlarını ger. (215)
فَإِنْ عَصَوْكَ فَقُلْ إِنِّي بَرِيءٌ مِّمَّا تَعْمَلُونَ ﴿٢١٦﴾
26/ŞUARÂ-216: Fe in asavke fe kul innî berîun mimmâ ta’melûn(ta’melûne).
Eğer onlar, sana asi olurlarsa (isyan ederlerse), o zaman: “Muhakkak ki ben, sizin yaptıklarınızdan uzağım.” de. (216)
وَتَوَكَّلْ عَلَى الْعَزِيزِ الرَّحِيمِ ﴿٢١٧﴾
26/ŞUARÂ-217: Ve tevekkel alâl azîzir rahîm(rahîmi).
Ve Azîz (yüce) ve Rahîm olan (Rahîm esmasıyla tecelli eden) (Allah’a) tevekkül et (O’nu vekil et ve güven). (217)
الَّذِي يَرَاكَ حِينَ تَقُومُ ﴿٢١٨﴾
26/ŞUARÂ-218: Ellezî yerâke hîne tekûm(tekûmu).
O, sen kıyam ettiğin zaman seni görür. (218)
وَتَقَلُّبَكَ فِي السَّاجِدِينَ ﴿٢١٩﴾
26/ŞUARÂ-219: Ve tekallubeke fîs sâcidîn(sâcidîne).
Ve secde edenler arasında senin dönmeni (de görür). (219)
إِنَّهُ هُوَ السَّمِيعُ الْعَلِيمُ ﴿٢٢٠﴾
26/ŞUARÂ-220: İnnehu huves semîul alîm(alîmu).
Muhakkak ki O; O, Sem’î’dir (en iyi işten) Alîm’dir (en iyi bilen). (220)
هَلْ أُنَبِّئُكُمْ عَلَى مَن تَنَزَّلُ الشَّيَاطِينُ ﴿٢٢١﴾
26/ŞUARÂ-221: Hel unebbiukum alâ men tenezzeluş şeyâtîn(şeyâtînu).
Şeytanlar kimlere iner size haber vereyim mi? (221)
تَنَزَّلُ عَلَى كُلِّ أَفَّاكٍ أَثِيمٍ ﴿٢٢٢﴾
26/ŞUARÂ-222: Tenezzelu alâ kulli effâkin esîm(esîmin).
(İftira eden) yalancı günahkârların hepsine inerler. (222)
يُلْقُونَ السَّمْعَ وَأَكْثَرُهُمْ كَاذِبُونَ ﴿٢٢٣﴾
26/ŞUARÂ-223: Yulkûnes sem’a ve ekseruhum kâzibûn(kâzibûne).
Onlar, (şeytanlara) kulak verirler (dinlerler) ve onların çoğu yalancıdırlar. (223)
وَالشُّعَرَاء يَتَّبِعُهُمُ الْغَاوُونَ ﴿٢٢٤﴾
26/ŞUARÂ-224: Veş şuarâu yettebiuhumul gâvûn(gâvûne).
Ve (Allah’a karşı olan) şairler; onlara (sadece) azgınlar tâbî olurlar. (224)
أَلَمْ تَرَ أَنَّهُمْ فِي كُلِّ وَادٍ يَهِيمُونَ ﴿٢٢٥﴾
26/ŞUARÂ-225: E lem tera ennehum fî kulli vâdin yehîmûn(yehîmûne).
Bütün vadilerde onların (hayal peşinde) koştuklarını görmedin mi? (225)
وَأَنَّهُمْ يَقُولُونَ مَا لَا يَفْعَلُونَ ﴿٢٢٦﴾
26/ŞUARÂ-226: Ve ennehum yekûlûne mâ lâ yef’alûn(yef’alûne).
Ve muhakkak ki onlar yapmadıkları şeyleri söylerler. (226)
إِلَّا الَّذِينَ آمَنُوا وَعَمِلُوا الصَّالِحَاتِ وَذَكَرُوا اللَّهَ كَثِيرًا وَانتَصَرُوا مِن بَعْدِ مَا ظُلِمُوا وَسَيَعْلَمُ الَّذِينَ ظَلَمُوا أَيَّ مُنقَلَبٍ يَنقَلِبُونَ ﴿٢٢٧﴾
26/ŞUARÂ-227: İllâllezîne âmenû ve amilûs sâlihâti ve zekerûllâhe kesîran ventesarû min ba’di mâ zulimû, ve se ya’lemullezîne zalemû eyye munkalebin yenkalibûn(yenkalibûne).
Âmenû olanlar (Allah’a ulaşmayı dileyenler) ve amilüssalihat (nefs tezkiyesi) yapanlar ve Allah’ı çok zikredenler ve kendine zulüm yapıldıktan sonra (Allah tarafından) yardım edilenler hariç zulmedenler, yakında hangi dönüş yerine (cehenneme) döneceklerini (ulaştırılacaklarını) bilecekler. (227)