Türkçe [Değiştir]

القرآن الكريم / جزئها ١٦ / صفحة ٣١١

MERYEM 77-95, Kur'ân - Cüz 16 - Sayfa 311

Hafız Abu Bakr al Shatri sesinden Cüz-16, Sayfa-311 dinle!
Hafız Maher Al Mueaqly sesinden Cüz-16, Sayfa-311 dinle!
Hafız Mishary AlAfasy sesinden Cüz-16, Sayfa-311 dinle!
Önceki
Sonraki
share on facebook  tweet  share on google  print  
أَفَرَأَيْتَ الَّذِي كَفَرَ بِآيَاتِنَا وَقَالَ لَأُوتَيَنَّ مَالًا وَوَلَدًا ﴿٧٧﴾
19/MERYEM-77: E fe raeytellezî kefere bi âyâtinâ ve kâle le ûteyenne mâlen ve veledâ(veleden).
Öyleyse (hâlâ) âyetlerimizi inkâr ederek: “Bana mutlaka mal ve evlât verilecektir.” diyeni gördün mü? (77)
أَاطَّلَعَ الْغَيْبَ أَمِ اتَّخَذَ عِندَ الرَّحْمَنِ عَهْدًا ﴿٧٨﴾
19/MERYEM-78: Ettalaal gaybe emittehaze inder rahmâni ahdâ(ahden).
O, gayba muttali mi oldu (o, gaybı görüp bildi mi, vakıf mı oldu)? Yoksa Rahmân’ın indinde (huzurunda) bir ahd mi aldı? (78)
كَلَّا سَنَكْتُبُ مَا يَقُولُ وَنَمُدُّ لَهُ مِنَ الْعَذَابِ مَدًّا ﴿٧٩﴾
19/MERYEM-79: Kellâ, se nektubu mâ yekûlu ve nemuddu lehu minel azâbi meddâ(medden).
Hayır, öyle değil! Onun söylediklerini yazacağız. Ve ona, azabı uzattıkça uzatacağız. (79)
وَنَرِثُهُ مَا يَقُولُ وَيَأْتِينَا فَرْدًا ﴿٨٠﴾
19/MERYEM-80: Ve nerisuhu mâ yekûlu ve ye’tînâ ferdâ(ferden).
Ve onun söylediği şeylere, Biz varis olacağız. Ve o, Bize fert olarak (tek başına, mal ve evlâdı olmaksızın) gelecek. (80)
وَاتَّخَذُوا مِن دُونِ اللَّهِ آلِهَةً لِّيَكُونُوا لَهُمْ عِزًّا ﴿٨١﴾
19/MERYEM-81: Vettehazû min dûnillâhi âliheten li yekûnû lehum ızzâ(ızzen).
Ve onlar (putperestler), kendilerine izzet (şeref) olsun diye Allah’tan başka ilâhlar edindiler. (81)
كَلَّا سَيَكْفُرُونَ بِعِبَادَتِهِمْ وَيَكُونُونَ عَلَيْهِمْ ضِدًّا ﴿٨٢﴾
19/MERYEM-82: Kellâ, se yekfurûne bi ibâdetihim ve yekûnûne aleyhim dıddâ(dıdden).
Hayır, öyle değil! (Putlar), onların ibadetlerini inkâr edecekler. Ve onlara, hasım (karşı) olacaklar. (82)
أَلَمْ تَرَ أَنَّا أَرْسَلْنَا الشَّيَاطِينَ عَلَى الْكَافِرِينَ تَؤُزُّهُمْ أَزًّا ﴿٨٣﴾
19/MERYEM-83: E lem tera ennâ erselnâş şeyâtîne alâl kâfirîne teuzzuhum ezzâ(ezzen).
Onları, kışkırttıkça kışkırtan (tahrik eden) şeytanları, kâfirlerin üzerine nasıl gönderdiğimizi görmüyor musun? (83)
فَلَا تَعْجَلْ عَلَيْهِمْ إِنَّمَا نَعُدُّ لَهُمْ عَدًّا ﴿٨٤﴾
19/MERYEM-84: Fe lâ ta’cel aleyhim, innemâ neuddu lehum addâ(adden).
Artık onlar için acele etme. Biz, sadece onlara (günlerini) saydıkça sayıyoruz. (84)
يَوْمَ نَحْشُرُ الْمُتَّقِينَ إِلَى الرَّحْمَنِ وَفْدًا ﴿٨٥﴾
19/MERYEM-85: Yevme nahşurul muttekîne ilâr rahmâni vefdâ(vefden).
O gün muttakileri (takva sahiplerini), Rahmân’ın huzurunda izzet ve ikramla haşredeceğiz (toplayacağız). (85)
وَنَسُوقُ الْمُجْرِمِينَ إِلَى جَهَنَّمَ وِرْدًا ﴿٨٦﴾
19/MERYEM-86: Ve nesûkul mucrimîne ilâ cehenneme virdâ(virden).
Ve mücrimleri (suçluları), susamış olarak cehenneme sevkedeceğiz. (86)
لَا يَمْلِكُونَ الشَّفَاعَةَ إِلَّا مَنِ اتَّخَذَ عِندَ الرَّحْمَنِ عَهْدًا ﴿٨٧﴾
19/MERYEM-87: Lâ yemlikûneş şefâate illâ menittehaze inder rahmâni ahdâ(ahden).
Rahmân’ın indinde, ahd ittihaz edenlerden (Allah’tan ahd alanlardan) başkası şefaate malik olamaz. (87)
وَقَالُوا اتَّخَذَ الرَّحْمَنُ وَلَدًا ﴿٨٨﴾
19/MERYEM-88: Ve kâluttehazer rahmânu veledâ(veleden).
“Rahmân, bir çocuk ittihaz etti (edindi).” dediler. (88)
لَقَدْ جِئْتُمْ شَيْئًا إِدًّا ﴿٨٩﴾
19/MERYEM-89: Lekad ci’tum şey’en iddâ(idden).
Andolsun ki siz, çok kötü bir şey yaptınız (söylediniz). (89)
تَكَادُ السَّمَاوَاتُ يَتَفَطَّرْنَ مِنْهُ وَتَنشَقُّ الْأَرْضُ وَتَخِرُّ الْجِبَالُ هَدًّا ﴿٩٠﴾
19/MERYEM-90: Tekâdus semâvâtu yetefattarne minhu ve tenşakkul ardu ve tehırrul cibâlu heddâ(hedden).
Bundan neredeyse semalar (gökyüzü) parçalanacak ve yeryüzü yarılacak ve dağlar çökerek yıkılacaktı. (90)
أَن دَعَوْا لِلرَّحْمَنِ وَلَدًا ﴿٩١﴾
19/MERYEM-91: En deav lir rahmâni veledâ(veleden).
Rahmân’a bir çocuk isnat etmeleri (sebebiyle). (91)
وَمَا يَنبَغِي لِلرَّحْمَنِ أَن يَتَّخِذَ وَلَدًا ﴿٩٢﴾
19/MERYEM-92: Ve mâ yenbagî lir rahmâni en yettehıze veledâ(veleden).
Ve Rahmân’a çocuk edinmek yakışmaz (olamaz). (92)
إِن كُلُّ مَن فِي السَّمَاوَاتِ وَالْأَرْضِ إِلَّا آتِي الرَّحْمَنِ عَبْدًا ﴿٩٣﴾
19/MERYEM-93: İn kullu men fîs semâvâti vel ardı illâ âtir rahmâni abdâ(abden).
Semalarda ve yeryüzünde olan kimselerin hepsi, mutlaka Rahmân’a kul olarak gelecek. (93)
لَقَدْ أَحْصَاهُمْ وَعَدَّهُمْ عَدًّا ﴿٩٤﴾
19/MERYEM-94: Lekad ahsâhum ve addehum addâ(adden).
Andolsun ki onları, tek tek adetlendirerek tespit etti (saydı). (94)
وَكُلُّهُمْ آتِيهِ يَوْمَ الْقِيَامَةِ فَرْدًا ﴿٩٥﴾
19/MERYEM-95: Ve kulluhum âtîhi yevmel kıyâmeti ferdâ(ferden).
Ve kıyâmet günü, onların hepsi O’na, ferdî olarak (tek başına) gelecek. (95)