Türkçe
[
Değiştir
]
Коран на български език
Коран на русском языке
Quran di Indonesia
Corán en español
Koran on-Nederlandse
Coran en français
Koran auf Deutsch
Quran in English
Kuran-ı Kerim Türkçe Meali
Kur'ân
Kuran Sureleri
Cüzler
Kur'an Dinle (Yeni)
Sessiz (Aktif)
Abu Bakr al Shatri
Maher Al Mueaqly
Mishary AlAfasy
القرآن الكريم / جزئها ٣٠ / صفحة ٥٨٢
القرآن الكريم
»
جزئها ٣٠
»
القرآن الكريم / جزئها ٣٠ / صفحة ٥٨٢
NEBE 1-30, Kur'ân - Cüz 30 - Sayfa 582
Kur'ân-ı Kerim
»
Cüzler
»
Cüz 30
»
NEBE 1-30, Kur'ân - Cüz 30 - Sayfa 582
Kur'an Dinle Sayfa-582
سورة الـنبإ
NEBE Suresi
Bismillâhirrahmânirrahîm
عَمَّ يَتَسَاءلُونَ
﴿١﴾
78/NEBE-1: Amme yetesâelûn(yetesâelûne).
Birbirlerine neyi soruyorlar? (1)
عَنِ النَّبَإِ الْعَظِيمِ
﴿٢﴾
78/NEBE-2: Anin nebeil azîm(azîmi).
Büyük haberden. (2)
الَّذِي هُمْ فِيهِ مُخْتَلِفُونَ
﴿٣﴾
78/NEBE-3: Ellezî hum fîhi muhtelifûn(muhtelifûne).
Ki onlar, onun hakkında ihtilâf içindeler. (3)
كَلَّا سَيَعْلَمُونَ
﴿٤﴾
78/NEBE-4: Kellâ se ya’lemûn(ya’lemûne).
Hayır, yakında bilecekler. (4)
ثُمَّ كَلَّا سَيَعْلَمُونَ
﴿٥﴾
78/NEBE-5: Summe kellâ se ya’lemûn(ya’lemûne).
Sonra, hayır yakında bilecekler. (5)
أَلَمْ نَجْعَلِ الْأَرْضَ مِهَادًا
﴿٦﴾
78/NEBE-6: E lem nec’alil arda mihâdâ(mihâden).
Arzı döşek kılmadık mı? (6)
وَالْجِبَالَ أَوْتَادًا
﴿٧﴾
78/NEBE-7: Vel cibâle evtâdâ(evtâden).
Ve dağları (yeri sabit tutan) kazıklar (yapmadık mı?) (7)
وَخَلَقْنَاكُمْ أَزْوَاجًا
﴿٨﴾
78/NEBE-8: Ve halaknâkum ezvâcâ(ezvacen).
Ve Biz, sizi çift olarak yarattık. (8)
وَجَعَلْنَا نَوْمَكُمْ سُبَاتًا
﴿٩﴾
78/NEBE-9: Ve cealnâ nevmekum subâtâ(subâten).
Ve uykunuzu dinlenme zamanı kıldık. (9)
وَجَعَلْنَا اللَّيْلَ لِبَاسًا
﴿١٠﴾
78/NEBE-10: Ve cealnâl leyle libâsâ(libâsen).
Ve geceyi libas (örtü) kıldık. (10)
وَجَعَلْنَا النَّهَارَ مَعَاشًا
﴿١١﴾
78/NEBE-11: Ve cealnân nehâre meâşâ(meâşen).
Ve gündüzü maişet (geçim) zamanı kıldık. (11)
وَبَنَيْنَا فَوْقَكُمْ سَبْعًا شِدَادًا
﴿١٢﴾
78/NEBE-12: Ve beneynâ fevkakum seb'an şidâdâ(şidâden).
Ve sizin üstünüzde sağlam (kuvvetli) yedi kat bina ettik. (12)
وَجَعَلْنَا سِرَاجًا وَهَّاجًا
﴿١٣﴾
78/NEBE-13: Ve cealnâ sirâcen vehhâcâ(vehhâcen).
Ve (orada) pırıl pırıl ışık saçan bir kandil yaptık. (13)
وَأَنزَلْنَا مِنَ الْمُعْصِرَاتِ مَاء ثَجَّاجًا
﴿١٤﴾
78/NEBE-14: Ve enzelnâ minel mu’sırâti mâen seccâcâ(seccâcen).
Ve yağmur bulutlarından şarıl şarıl akan su indirdik. (14)
لِنُخْرِجَ بِهِ حَبًّا وَنَبَاتًا
﴿١٥﴾
78/NEBE-15: Li nuhrice bihî habben ve nebâtâ(nebâten).
Onunla taneler ve nebatlar çıkaralım diye. (15)
وَجَنَّاتٍ أَلْفَافًا
﴿١٦﴾
78/NEBE-16: Ve cennâtin elfâfâ(elfâfen).
Sarmaş dolaş olmuş (içiçe) bağlar ve bahçeler (oluşsun diye). (16)
إِنَّ يَوْمَ الْفَصْلِ كَانَ مِيقَاتًا
﴿١٧﴾
78/NEBE-17: İnne yevmel faslı kâne mîkâtâ(mîkâten).
Muhakkak ki fasıl (ayrılma) günü, (önceden) tayin edilmiş bir vakitti. (17)
يَوْمَ يُنفَخُ فِي الصُّورِ فَتَأْتُونَ أَفْوَاجًا
﴿١٨﴾
78/NEBE-18: Yevme yunfehu fîs sûri fe te’tûne efvâcâ(efvâcen).
Sur’a üflendiği gün artık siz bölük bölük geleceksiniz. (18)
وَفُتِحَتِ السَّمَاء فَكَانَتْ أَبْوَابًا
﴿١٩﴾
78/NEBE-19: Ve futihatis semâu fe kânet ebvâbâ(ebvâben).
Ve sema açılmış, böylece kapılar oluşmuştur. (19)
وَسُيِّرَتِ الْجِبَالُ فَكَانَتْ سَرَابًا
﴿٢٠﴾
78/NEBE-20: Ve suyyiratil cibâlu fe kânet serâbâ(serâben).
Ve dağlar yürütülmüş, böylece serap olmuştur. (20)
إِنَّ جَهَنَّمَ كَانَتْ مِرْصَادًا
﴿٢١﴾
78/NEBE-21: İnne cehenneme kânet mirsâdâ(mirsâden).
Muhakkak ki cehennem mirsad olmuştur. (21)
لِلْطَّاغِينَ مَآبًا
﴿٢٢﴾
78/NEBE-22: Lit tâgîne meâbâ(meâben).
Azgınlar için meab (sığınılacak yer) olarak. (22)
لَابِثِينَ فِيهَا أَحْقَابًا
﴿٢٣﴾
78/NEBE-23: Lâbisîne fîhâ ahkâbâ(ahkâben).
(Onlar) orada bütün zamanlar boyunca kalacak olanlardır. (23)
لَّا يَذُوقُونَ فِيهَا بَرْدًا وَلَا شَرَابًا
﴿٢٤﴾
78/NEBE-24: Lâ yezûkûne fîhâ berden ve lâ şerâbâ(şerâben).
Orada bir serinlik ve bir içecek tatmazlar. (24)
إِلَّا حَمِيمًا وَغَسَّاقًا
﴿٢٥﴾
78/NEBE-25: İllâ hamîmen ve gassâkâ(gassâkan).
Gassak (irin) ve hamimden (kaynar su) başka. (25)
جَزَاء وِفَاقًا
﴿٢٦﴾
78/NEBE-26: Cezâen vifâkâ(vifâkan).
Uygun bir ceza (karşılık) olarak. (26)
إِنَّهُمْ كَانُوا لَا يَرْجُونَ حِسَابًا
﴿٢٧﴾
78/NEBE-27: İnnehum kânû lâ yercûne hısâbâ(hısâben).
Muhakkak ki onlar bir hesap ummuyorlardı. (27)
وَكَذَّبُوا بِآيَاتِنَا كِذَّابًا
﴿٢٨﴾
78/NEBE-28: Ve kezzebû bi âyâtinâ kizzâbâ(kizzâben).
Ve âyetlerimizi tekzip ederek yalanladılar. (28)
وَكُلَّ شَيْءٍ أَحْصَيْنَاهُ كِتَابًا
﴿٢٩﴾
78/NEBE-29: Ve kulle şey’in ahsaynâhu kitâbâ(kitâben).
Ve Biz, herşeyi yazarak saydık (tespit ettik). (29)
فَذُوقُوا فَلَن نَّزِيدَكُمْ إِلَّا عَذَابًا
﴿٣٠﴾
78/NEBE-30: Fe zûkû fe len nezîdekum illâ azâbâ(azâben).
Haydi (azabı) tadın! Size artık azaptan başkasını artırmayacağız. (30)