Türkçe [Değiştir]

القرآن الكريم / جزئها ٢٤ / صفحة ٤٧٦

MU'MİN 78-85, Kur'ân - Cüz 24 - Sayfa 476

Hafız Abu Bakr al Shatri sesinden Cüz-24, Sayfa-476 dinle!
Hafız Maher Al Mueaqly sesinden Cüz-24, Sayfa-476 dinle!
Hafız Mishary AlAfasy sesinden Cüz-24, Sayfa-476 dinle!
Önceki
Sonraki
share on facebook  tweet  share on google  print  
وَلَقَدْ أَرْسَلْنَا رُسُلًا مِّن قَبْلِكَ مِنْهُم مَّن قَصَصْنَا عَلَيْكَ وَمِنْهُم مَّن لَّمْ نَقْصُصْ عَلَيْكَ وَمَا كَانَ لِرَسُولٍ أَنْ يَأْتِيَ بِآيَةٍ إِلَّا بِإِذْنِ اللَّهِ فَإِذَا جَاء أَمْرُ اللَّهِ قُضِيَ بِالْحَقِّ وَخَسِرَ هُنَالِكَ الْمُبْطِلُونَ ﴿٧٨﴾
40/MU'MİN-78: Ve lekad erselnâ rusulen min kablike minhum men kasasnâ aleyke ve minhum men lem naksus aleyke, ve mâ kâne li resûlin en ye’tiye bi âyetin illâ bi iznillâhi, fe izâ câe emrullâhi kudıye bil hakkı ve hasira hunâlikel mubtılûn(mubtılûne).
Ve andolsun ki senden önce (de) resûller gönderdik. Onlardan bir kısmını sana anlattık ve bir kısmını sana anlatmadık. Allah’ın izni olmadan bir resûlün âyet getirmesi olamaz. Artık Allah’ın emri geldiği zaman hak ile hükmedilmiş olur. Ve bâtılı isteyenler, orada hüsran uğramışlardır. (78)
اللَّهُ الَّذِي جَعَلَ لَكُمُ الْأَنْعَامَ لِتَرْكَبُوا مِنْهَا وَمِنْهَا تَأْكُلُونَ ﴿٧٩﴾
40/MU'MİN-79: Allâhullezî ceale lekumul en’âme li terkebû minhâ ve minhâ te’kulûn(te’kulûne).
O Allah ki, "onun üzerine binin ve onun (etinden) yeyin" diye sizin için hayvanlar var etti. (79)
وَلَكُمْ فِيهَا مَنَافِعُ وَلِتَبْلُغُوا عَلَيْهَا حَاجَةً فِي صُدُورِكُمْ وَعَلَيْهَا وَعَلَى الْفُلْكِ تُحْمَلُونَ ﴿٨٠﴾
40/MU'MİN-80: Ve lekum fîhâ menâfiu ve li teblugû aleyhâ hâceten fî sudûrikum ve aleyhâ ve alâl fulki tuhmelûn(tuhmelûne).
Ve onda (hayvanlarda) sizin için menfaatler (faydalar) vardır. Ve onun üzerinde, gönüllerinizdeki hacetlere (gideceğiniz yerlere) ulaşmanız için. Onların (hayvanların) ve gemilerin üzerinde taşınırsınız. (80)
وَيُرِيكُمْ آيَاتِهِ فَأَيَّ آيَاتِ اللَّهِ تُنكِرُونَ ﴿٨١﴾
40/MU'MİN-81: Ve yurîkum âyâtihî fe eyye âyâtillâhi tunkirûn(tunkirûne).
Ve (Allah) size âyetlerini gösteriyor. Öyleyse Allah’ın hangi âyetlerini inkâr ediyorsunuz? (81)
أَفَلَمْ يَسِيرُوا فِي الْأَرْضِ فَيَنظُرُوا كَيْفَ كَانَ عَاقِبَةُ الَّذِينَ مِن قَبْلِهِمْ كَانُوا أَكْثَرَ مِنْهُمْ وَأَشَدَّ قُوَّةً وَآثَارًا فِي الْأَرْضِ فَمَا أَغْنَى عَنْهُم مَّا كَانُوا يَكْسِبُونَ ﴿٨٢﴾
40/MU'MİN-82: E fe lem yesîrû fîl ardı fe yanzurû keyfe kâne âkıbetullezîne min kablihim, kânû eksera minhum ve eşedde kuvveten ve âsâran fîl ardı femâ agnâ anhum mâ kânû yeksibûn(yeksibûne).
Onlar yeryüzünde dolaşmadılar mı ki? Onlardan öncekilerin akıbetleri nasıl oldu baksınlar. Ve onların çoğu, kuvvet ve eserler bakımından yeryüzünde kendilerinden daha üstündüler. Fakat kazanmış oldukları şeyler, onlara fayda vermedi. (82)
فَلَمَّا جَاءتْهُمْ رُسُلُهُم بِالْبَيِّنَاتِ فَرِحُوا بِمَا عِندَهُم مِّنَ الْعِلْمِ وَحَاقَ بِهِم مَّا كَانُوا بِهِ يَسْتَهْزِؤُون ﴿٨٣﴾
40/MU'MİN-83: Fe lemmâ câethum rusuluhum bil beyyinâti ferihû bimâ indehum minel ilmi ve hâka bihim mâ kânû bihî yestehziûn(yestehziûne).
Onlara resûlleri beyyinelerle geldiği zaman yanlarındaki ilim sebebiyle şımardılar. Ve alay etmiş oldukları şey onları kuşattı. (83)
فَلَمَّا رَأَوْا بَأْسَنَا قَالُوا آمَنَّا بِاللَّهِ وَحْدَهُ وَكَفَرْنَا بِمَا كُنَّا بِهِ مُشْرِكِينَ ﴿٨٤﴾
40/MU'MİN-84: Fe lemmâ raev be’senâ kâlû âmennâ billâhi vahdehu ve kefernâ bimâ kunnâ bihî muşrikîn(muşrikîne).
Bizim şiddetli azabımızı gördükleri zaman: "Allah’a ve O’nun Tek’liğine îmân ettik. Ve O’na şirk koştuğumuz şeyleri inkâr ettik." dediler. (84)
فَلَمْ يَكُ يَنفَعُهُمْ إِيمَانُهُمْ لَمَّا رَأَوْا بَأْسَنَا سُنَّتَ اللَّهِ الَّتِي قَدْ خَلَتْ فِي عِبَادِهِ وَخَسِرَ هُنَالِكَ الْكَافِرُونَ ﴿٨٥﴾
40/MU'MİN-85: Fe lem yeku yenfeuhum îmânuhum lemmâ raev be’senâ, sunnetallâhilletî kad halet fî ibâdihî, ve hasira hunâlikel kâfirûn(kâfirûne).
Şiddetli azabımızı gördükleri zaman artık onların îmânı, onlara bir fayda vermedi. Allah’ın, kulları hakkındaki gelip geçen sünneti (kanunu) budur. Kâfirler orada hüsrana uğradılar. (85)