Türkçe
[
Değiştir
]
Коран на български език
Коран на русском языке
Quran di Indonesia
Corán en español
Koran on-Nederlandse
Coran en français
Koran auf Deutsch
Quran in English
Kuran-ı Kerim Türkçe Meali
Kur'ân
Kuran Sureleri
Cüzler
Kur'an Dinle (Yeni)
Sessiz (Aktif)
Abu Bakr al Shatri
Maher Al Mueaqly
Mishary AlAfasy
القرآن الكريم / جزئها ٢٣ / صفحة ٤٤٦
القرآن الكريم
»
جزئها ٢٣
»
القرآن الكريم / جزئها ٢٣ / صفحة ٤٤٦
SÂFFÂT 1-24, Kur'ân - Cüz 23 - Sayfa 446
Kur'ân-ı Kerim
»
Cüzler
»
Cüz 23
»
SÂFFÂT 1-24, Kur'ân - Cüz 23 - Sayfa 446
Kur'an Dinle Sayfa-446
سورة الصّافّات
SÂFFÂT Suresi
Bismillâhirrahmânirrahîm
وَالصَّافَّاتِ صَفًّا
﴿١﴾
37/SÂFFÂT-1: Ves sâffati saffâ(saffen).
Ve saf bağlayarak (huşû ile Allah’ın huzurunda) saf halinde bulunanlara andolsun. (1)
فَالزَّاجِرَاتِ زَجْرًا
﴿٢﴾
37/SÂFFÂT-2: Fez zâcirâti zecrâ(zecran).
Toplayıp sevkedenlere (sağ ve sol kanat velîlerine). (2)
فَالتَّالِيَاتِ ذِكْرًا
﴿٣﴾
37/SÂFFÂT-3: Fet tâliyâti zikrâ(zikran).
Zikrederek (Kur’ân) tilâvet edenlere (okuyanlara) (andolsun). (3)
إِنَّ إِلَهَكُمْ لَوَاحِدٌ
﴿٤﴾
37/SÂFFÂT-4: İnne ilâhekum le vâhıdun.
Muhakkak ki sizin İlâhınız, mutlaka Tek’tir. (4)
رَبُّ السَّمَاوَاتِ وَالْأَرْضِ وَمَا بَيْنَهُمَا وَرَبُّ الْمَشَارِقِ
﴿٥﴾
37/SÂFFÂT-5: Rabbus semâvâti vel ardı ve mâ beynehumâ ve rabbul meşârık(meşârıkı).
Göklerin, yerin ve ikisi arasında olanların Rabbidir. Ve doğuların (da) Rabbidir. (5)
إِنَّا زَيَّنَّا السَّمَاء الدُّنْيَا بِزِينَةٍ الْكَوَاكِبِ
﴿٦﴾
37/SÂFFÂT-6: İnnâ zeyyennâs semâed dunyâ bi zîynetinil kevâkib(kevâkibi).
Muhakkak ki Biz; dünya semasını, yıldızları ziynet kılarak süsledik. (6)
وَحِفْظًا مِّن كُلِّ شَيْطَانٍ مَّارِدٍ
﴿٧﴾
37/SÂFFÂT-7: Ve hıfzan min kulli şeytânin mârid(mâridin).
Ve marid (azgın ve asi) şeytanların hepsinden muhafaza ederek. (7)
لَا يَسَّمَّعُونَ إِلَى الْمَلَإِ الْأَعْلَى وَيُقْذَفُونَ مِن كُلِّ جَانِبٍ
﴿٨﴾
37/SÂFFÂT-8: Lâ yessemmeûne ilâl meleil a’lâ ve yukzefûne min kulli cânib(cânibin).
Melei A’lâ’ya kulak verip dinleyemezler ve her taraftan atılırlar (kovulurlar). (8)
دُحُورًا وَلَهُمْ عَذَابٌ وَاصِبٌ
﴿٩﴾
37/SÂFFÂT-9: Duhûran ve lehum azâbun vâsibun.
Kovulmuş olarak, onlar için kesilmeyen sürekli azap vardır. (9)
إِلَّا مَنْ خَطِفَ الْخَطْفَةَ فَأَتْبَعَهُ شِهَابٌ ثَاقِبٌ
﴿١٠﴾
37/SÂFFÂT-10: İllâ men hatıfel hatfete fe etbeahu şihâbun sâkibun.
Ancak kim bir söz kapıp kaçarsa, o taktirde kayıp giden yakıcı bir alev onu takip eder (ona ulaşır, yok eder). (10)
فَاسْتَفْتِهِمْ أَهُمْ أَشَدُّ خَلْقًا أَم مَّنْ خَلَقْنَا إِنَّا خَلَقْنَاهُم مِّن طِينٍ لَّازِبٍ
﴿١١﴾
37/SÂFFÂT-11: Festeftihim e hum eşeddu halkan em men halaknâ, innâ halaknâhum min tînin lâzibin.
Hayır, onlardan fetva iste (sor): "Onlar mı yaratılış bakımından daha kuvvetli, yoksa Bizim (diğer) yarattıklarımız mı?" Muhakkak ki Biz, onları yapışkan nemli topraktan yarattık. (11)
بَلْ عَجِبْتَ وَيَسْخَرُونَ
﴿١٢﴾
37/SÂFFÂT-12: Bel acibte ve yesharûn(yesharûne).
Evet, sen hayret ettin ve onlar (ise) alay ediyorlar. (12)
وَإِذَا ذُكِّرُوا لَا يَذْكُرُونَ
﴿١٣﴾
37/SÂFFÂT-13: Ve izâ zukkirû lâ yezkurûn(yezkurûne).
Ve (onlara) hatırlatılınca (anlatılınca) tezekkür etmezler (dinleyip hükme varamazlar). (13)
وَإِذَا رَأَوْا آيَةً يَسْتَسْخِرُونَ
﴿١٤﴾
37/SÂFFÂT-14: Ve izâ raev âyeten yesteshırûn(yesteshırûne).
Ve bir âyet (mucize) gördükleri zaman alay ederler. (14)
وَقَالُوا إِنْ هَذَا إِلَّا سِحْرٌ مُّبِينٌ
﴿١٥﴾
37/SÂFFÂT-15: Ve kâlû in hâzâ illâ sihrun mubîn(mubînun).
Ve: "Bu sadece apaçık bir sihirdir." dediler (derler). (15)
أَئِذَا مِتْنَا وَكُنَّا تُرَابًا وَعِظَامًا أَئِنَّا لَمَبْعُوثُونَ
﴿١٦﴾
37/SÂFFÂT-16: E izâ mitnâ ve kunnâ turâben ve izâmen e innâ le meb’ûsûn(meb’ûsûne).
Öldüğümüz, toprak ve kemik olduğumuz zaman mı? Gerçekten biz, mutlaka beas edilenler (diriltilenler) mi olacağız? (16)
أَوَآبَاؤُنَا الْأَوَّلُونَ
﴿١٧﴾
37/SÂFFÂT-17: E ve âbâunel evvelûn(evvelûne).
Ve evvelki babalarımız (atalarımız) da mı? (17)
قُلْ نَعَمْ وَأَنتُمْ دَاخِرُونَ
﴿١٨﴾
37/SÂFFÂT-18: Kul neam ve entum dâhırûn(dâhırûne).
"Evet ve siz (yeniden yaratıldığınız zaman) hor ve hakir olacaklarsınız." de. (18)
فَإِنَّمَا هِيَ زَجْرَةٌ وَاحِدَةٌ فَإِذَا هُمْ يَنظُرُونَ
﴿١٩﴾
37/SÂFFÂT-19: Fe innemâ hiye zecratun vâhıdetun fe izâ hum yenzurûn(yenzurûne).
İşte o, sadece tek bir çığlıktır. Onlar işte o zaman (diriltilince) bakacaklar (görecekler). (19)
وَقَالُوا يَا وَيْلَنَا هَذَا يَوْمُ الدِّينِ
﴿٢٠﴾
37/SÂFFÂT-20: Ve kâlû yâ veylenâ hâzâ yevmud dîn(dîni).
"Ve eyvahlar olsun bize, (işte) bu dîn günüdür." dediler. (20)
هَذَا يَوْمُ الْفَصْلِ الَّذِي كُنتُمْ بِهِ تُكَذِّبُونَ
﴿٢١﴾
37/SÂFFÂT-21: Hâzâ yevmul faslillezî kuntum bihî tukezzibûn(tukezzibûne).
(İşte) bu tekzip etmiş (yalanlamış) olduğunuz fasıl (haklıyı haksızdan ayırma, hüküm verme) günüdür. (21)
احْشُرُوا الَّذِينَ ظَلَمُوا وَأَزْوَاجَهُمْ وَمَا كَانُوا يَعْبُدُونَ
﴿٢٢﴾
37/SÂFFÂT-22: Uhşurûllezîne zalemû ve ezvâcehum ve mâ kânû ya’budûn(ya’budûne).
Zulmedenleri ve onların eşlerini (zevcelerini) haşredin (biraraya toplayın)! Ve onların tapmış oldukları şeyleri (de). (22)
مِن دُونِ اللَّهِ فَاهْدُوهُمْ إِلَى صِرَاطِ الْجَحِيمِ
﴿٢٣﴾
37/SÂFFÂT-23: Min dûnillâhi fehdûhum ilâ sırâtıl cahîm(cahîmi).
Allah’tan başka (taptıkları). Artık onları cahîm (cehennem) yoluna hidayet edin (ulaştırın). (23)
وَقِفُوهُمْ إِنَّهُم مَّسْئُولُونَ
﴿٢٤﴾
37/SÂFFÂT-24: Vakıfûhum innehum mes’ûlûn(mes’ûlûne).
Artık onları tevkif edin (tutuklayın). Muhakkak ki onlar, mesuldürler (sorumludurlar). (24)