Türkçe [Değiştir]

القرآن الكريم / جزئها ٢٠ / صفحة ٣٩٣

KASAS 60-70, Kur'ân - Cüz 20 - Sayfa 393

Hafız Abu Bakr al Shatri sesinden Cüz-20, Sayfa-393 dinle!
Hafız Maher Al Mueaqly sesinden Cüz-20, Sayfa-393 dinle!
Hafız Mishary AlAfasy sesinden Cüz-20, Sayfa-393 dinle!
Önceki
Sonraki
share on facebook  tweet  share on google  print  
وَمَا أُوتِيتُم مِّن شَيْءٍ فَمَتَاعُ الْحَيَاةِ الدُّنْيَا وَزِينَتُهَا وَمَا عِندَ اللَّهِ خَيْرٌ وَأَبْقَى أَفَلَا تَعْقِلُونَ ﴿٦٠﴾
28/KASAS-60: Ve mâ ûtîtum min şey’in fe metâul hayâtid dunyâ ve zînetuhâ ve mâ indallâhi hayrun ve ebkâ, e fe lâ ta’kılûn(ta’kılûne).
Ve size verilmiş olan herşey aslında dünya hayatının meta’ıdır (malıdır) ve ziynetidir (süsüdür). Ve Allah’ın katında olanlar daha hayırlı ve daha bakîdir (kalıcıdır). Hâlâ akıl etmez misiniz? (60)
أَفَمَن وَعَدْنَاهُ وَعْدًا حَسَنًا فَهُوَ لَاقِيهِ كَمَن مَّتَّعْنَاهُ مَتَاعَ الْحَيَاةِ الدُّنْيَا ثُمَّ هُوَ يَوْمَ الْقِيَامَةِ مِنَ الْمُحْضَرِينَ ﴿٦١﴾
28/KASAS-61: E fe men vaadnâhu va’den hasenen fe huve lâkîhi ke men metta’nâhu metâal hayâtid dunyâ summe huve yevmel kıyâmeti minel muhdarîn(muhdarîne).
Öyleyse güzel vaadde bulunduğumuz ve böylece ona kavuşan kimse, dünya hayatının meta’ı (malı) ile metalandırdığımız, sonra kıyâmet günü (hesaba çekilmek üzere) hazır bulundurulanlardan olan kimse gibi midir? (61)
وَيَوْمَ يُنَادِيهِمْ فَيَقُولُ أَيْنَ شُرَكَائِيَ الَّذِينَ كُنتُمْ تَزْعُمُونَ ﴿٦٢﴾
28/KASAS-62: Ve yevme yunâdîhim fe yekûlu eyne şurakâiyellezîne kuntum tez’umûn(tez’umûne).
Ve o gün onlara (Allah) nida edecek: "Zanda bulunduğunuz Benim ortaklarım nerede?" diyecek. (62)
قَالَ الَّذِينَ حَقَّ عَلَيْهِمُ الْقَوْلُ رَبَّنَا هَؤُلَاء الَّذِينَ أَغْوَيْنَا أَغْوَيْنَاهُمْ كَمَا غَوَيْنَا تَبَرَّأْنَا إِلَيْكَ مَا كَانُوا إِيَّانَا يَعْبُدُونَ ﴿٦٣﴾
28/KASAS-63: Kâlellezîne hakka aleyhimul kavlu rabbenâ hâulâillezîne agveynâ, agveynâhum kemâ gaveynâ, teberra’nâ ileyke mâ kânû iyyânâ ya’budûn(ya’budûne).
Üzerlerine azap sözü hak olanlar: "Rabbimiz, azdırdıklarımız işte bunlar. Kendimiz azdığımız gibi onları da azdırdık. Onlardan berî olduğumuzu (kurtulduğumuzu) Sana arz ederiz. Onlar, bize tapmıyorlardı (nefslerine uyuyorlardı)." dediler. (63)
وَقِيلَ ادْعُوا شُرَكَاءكُمْ فَدَعَوْهُمْ فَلَمْ يَسْتَجِيبُوا لَهُمْ وَرَأَوُا الْعَذَابَ لَوْ أَنَّهُمْ كَانُوا يَهْتَدُونَ ﴿٦٤﴾
28/KASAS-64: Ve kîled’û şurakâekum fe deavhum fe lem yestecîbû lehum ve raavul azâb(azâbe), lev ennehum kânû yehtedûn(yehtedûne).
Ve onlara: "Ortaklarınızı çağırın!" dendi. Bunun üzerine onlar çağırdılar. Fakat onlara icabet etmediler ve azabı gördüler. Keşke onlar, hidayete ermiş olsalardı. (64)
وَيَوْمَ يُنَادِيهِمْ فَيَقُولُ مَاذَا أَجَبْتُمُ الْمُرْسَلِينَ ﴿٦٥﴾
28/KASAS-65: Ve yevme yunâdîhim fe yekûlu mâzâ ecebtumul murselîn(murselîne).
Ve o gün Allah, onlara nida edecek: "O zaman (hayattayken) mürsellere (resûllere), ne cevap verdiniz?" diyecek. (65)
فَعَمِيَتْ عَلَيْهِمُ الْأَنبَاء يَوْمَئِذٍ فَهُمْ لَا يَتَسَاءلُونَ ﴿٦٦﴾
28/KASAS-66: Fe amiyet aleyhimul enbâu yevme izin fe hum lâ yetesâelûn(yetesâelûne).
İzin günü artık onlara haberler (amel defterleri, rakamlı kitap) kapanmıştır. Bundan sonra onlara sorulmaz (sorgulanmazlar). (66)
فَأَمَّا مَن تَابَ وَآمَنَ وَعَمِلَ صَالِحًا فَعَسَى أَن يَكُونَ مِنَ الْمُفْلِحِينَ ﴿٦٧﴾
28/KASAS-67: Fe emmâ men tâbe ve âmene ve amile sâlihân fe asâ en yekûne minel muflihîn(muflihîne).
Artık (mürşidin önünde) tövbe eden ve (ikinci defa) âmenû olup, salih amel (nefs tezkiyesi) yapanın, bu sebeple felâha erenlerden olması umulur. (67)
وَرَبُّكَ يَخْلُقُ مَا يَشَاء وَيَخْتَارُ مَا كَانَ لَهُمُ الْخِيَرَةُ سُبْحَانَ اللَّهِ وَتَعَالَى عَمَّا يُشْرِكُونَ ﴿٦٨﴾
28/KASAS-68: Ve rabbuke yahluku mâ yeşâu ve yahtâru, mâ kâne lehumul hıyaratu, subhânallâhi ve teâlâ ammâ yuşrikûn(yuşrikûne).
Ve Rabbin, dilediğini yaratır ve seçer. Ve seçim hakkı onlara ait değildir. Allah Sübhan’dır (münezzehtir) ve (onların) şirk koştukları şeylerden yücedir. (68)
وَرَبُّكَ يَعْلَمُ مَا تُكِنُّ صُدُورُهُمْ وَمَا يُعْلِنُونَ ﴿٦٩﴾
28/KASAS-69: Ve rabbuke ya’lemu mâ tukinnu sudûruhum ve mâ yu’linûn(yu’linûne).
Ve senin Rabbin, onların sinelerinde gizli olan şeyi ve alenî olan (gizlemedikleri) şeyi bilir. (69)
وَهُوَ اللَّهُ لَا إِلَهَ إِلَّا هُوَ لَهُ الْحَمْدُ فِي الْأُولَى وَالْآخِرَةِ وَلَهُ الْحُكْمُ وَإِلَيْهِ تُرْجَعُونَ ﴿٧٠﴾
28/KASAS-70: Ve huvallâhu lâ ilâhe illâ huve, lehul hamdu fîl ûlâ vel âhırati ve lehul hukmu ve ileyhi turceûn(turceûne).
Ve O Allah’tır ki; O’ndan başka İlâh yoktur. Evvelde ve ahirde (dünyada ve ahirette) hamd, O’na aittir. Ve hüküm, O’nundur. Ve O’na döndürüleceksiniz. (70)