Türkçe
[
Değiştir
]
Коран на български език
Коран на русском языке
Quran di Indonesia
Corán en español
Koran on-Nederlandse
Coran en français
Koran auf Deutsch
Quran in English
Kuran-ı Kerim Türkçe Meali
Kur'ân
Kuran Sureleri
Cüzler
Kur'an Dinle (Yeni)
Sessiz (Aktif)
Abu Bakr al Shatri
Maher Al Mueaqly
Mishary AlAfasy
القرآن الكريم / جزئها ٣٠ / صفحة ٦٠٠
القرآن الكريم
»
جزئها ٣٠
»
القرآن الكريم / جزئها ٣٠ / صفحة ٦٠٠
Kur'ân - Cüz 30 - Sayfa 600 (ÂDİYÂT 10-11, KÂRİA 1-11, TEKÂSUR 1-8)
Kur'ân-ı Kerim
»
Cüzler
»
Cüz 30
»
Kur'ân - Cüz 30 - Sayfa 600 (ÂDİYÂT 10-11, KÂRİA 1-11, TEKÂSUR 1-8)
Kur'an Dinle Sayfa-600
وَحُصِّلَ مَا فِي الصُّدُورِ
﴿١٠﴾
إِنَّ رَبَّهُم بِهِمْ يَوْمَئِذٍ لَّخَبِيرٌ
﴿١١﴾
سورة الـقارعـة
الْقَارِعَةُ
﴿١﴾
مَا الْقَارِعَةُ
﴿٢﴾
وَمَا أَدْرَاكَ مَا الْقَارِعَةُ
﴿٣﴾
يَوْمَ يَكُونُ النَّاسُ كَالْفَرَاشِ الْمَبْثُوثِ
﴿٤﴾
وَتَكُونُ الْجِبَالُ كَالْعِهْنِ الْمَنفُوشِ
﴿٥﴾
فَأَمَّا مَن ثَقُلَتْ مَوَازِينُهُ
﴿٦﴾
فَهُوَ فِي عِيشَةٍ رَّاضِيَةٍ
﴿٧﴾
وَأَمَّا مَنْ خَفَّتْ مَوَازِينُهُ
﴿٨﴾
فَأُمُّهُ هَاوِيَةٌ
﴿٩﴾
وَمَا أَدْرَاكَ مَا هِيَهْ
﴿١٠﴾
نَارٌ حَامِيَةٌ
﴿١١﴾
سورة الـتكاثر
أَلْهَاكُمُ التَّكَاثُرُ
﴿١﴾
حَتَّى زُرْتُمُ الْمَقَابِرَ
﴿٢﴾
كَلَّا سَوْفَ تَعْلَمُونَ
﴿٣﴾
ثُمَّ كَلَّا سَوْفَ تَعْلَمُونَ
﴿٤﴾
كَلَّا لَوْ تَعْلَمُونَ عِلْمَ الْيَقِينِ
﴿٥﴾
لَتَرَوُنَّ الْجَحِيمَ
﴿٦﴾
ثُمَّ لَتَرَوُنَّهَا عَيْنَ الْيَقِينِ
﴿٧﴾
ثُمَّ لَتُسْأَلُنَّ يَوْمَئِذٍ عَنِ النَّعِيمِ
﴿٨﴾
100/ÂDİYÂT-10: Ve hussıle mâ fîs sudûri.
Ve göğüslerde olanlar (hayır ve şerre ait tüm düşünceler, niyetler) toplanıp izhar edildiği zaman. (10)
100/ÂDİYÂT-11: İnne rabbehum bi him yevme izin le habîr(habîrun).
Muhakkak ki onların Rabbi, izin günü mutlaka onların herşeyinden haberdar olandır. (11)
KÂRİA Suresi
Bismillâhirrahmânirrahîm
101/KÂRİA-1: El kâriatu.
Kâria. (1)
101/KÂRİA-2: Mâl kâriatu.
Kâria nedir? (2)
101/KÂRİA-3: Ve mâ edrâke mâl kâriatu.
Kâria’nın ne olduğunu sana bildiren nedir? (3)
101/KÂRİA-4: Yevme yekûnun nâsu kel ferâşil mebsûs(mebsûsi).
O gün insanlar dağılmış kelebekler gibi olurlar. (4)
101/KÂRİA-5: Ve tekûnul cibâlu kel ıhnil menfûş(menfuşi).
Ve dağlar (atılmış rengârenk yünler) gibi olur. (5)
101/KÂRİA-6: Fe emmâ men sekulet mevâzînuhu.
Fakat, artık kimin tartıları ağır gelirse(pozitif dereceleri negatif derecelerinden daha çok olursa). (6)
101/KÂRİA-7: Fe huve fî îşetin râdiyetin.
İşte o, razı olduğu bir yaşayış içindedir. (7)
101/KÂRİA-8: Ve emmâ men haffet mevâzînuhu.
Ve amma, kimin tartıları hafif gelirse (pozitif dereceleri negatif derecelerinden daha az olursa). (8)
101/KÂRİA-9: Fe ummuhu hâviyetun.
Artık onun anası (onu saracak olan), haviyedir (cehennem ateşidir). (9)
101/KÂRİA-10: Ve mâ edrâke mâ hiyeh.
Ve onun (haviyenin) ne olduğunu sana bildiren nedir? (10)
101/KÂRİA-11: Nârun hâmiyetun.
(O) kızgın, yakıcı bir ateştir. (11)
TEKÂSUR Suresi
Bismillâhirrahmânirrahîm
102/TEKÂSUR-1: Elhâkumut tekâsur(tekâsuru).
Çoklukla (mal, mülk, evlât ile) övünmeniz sizi oyaladı. (1)
102/TEKÂSUR-2: Hattâ zurtumul mekâbir(mekâbira).
Hatta kabirleri ziyaret ettiniz (ölülerinizi bile sayarak çoklukla övündünüz). (2)
102/TEKÂSUR-3: Kellâ sevfe ta’lemûn(ta’lemûne).
Hayır! Siz yakında bileceksiniz. (3)
102/TEKÂSUR-4: Summe kellâ sevfe ta’lemûn(ta’lemûne).
Sonra, hayır! (Öyle olmadığını) Siz yakında bileceksiniz. (4)
102/TEKÂSUR-5: Kellâ lev ta’lemûne ilmel yakîn(yakîni).
Hayır, keşke siz, İlm’el Yakîn (kesin bilgi) ile bilseydiniz. (5)
102/TEKÂSUR-6: Le teravunnel cahîm(cahîme).
Mutlaka cahîmi (alevli ateşi) göreceksiniz. (6)
102/TEKÂSUR-7: Summe le teravunnehâ aynel yakîn(yakîni).
Sonra mutlaka onu Ayn’el Yakîn ile (gözünüzle) göreceksiniz. (7)
102/TEKÂSUR-8: Summe le tus’elunne yevmeizin anin naîm(naîmi).
Sonra izin günü mutlaka ni’metlerden sorgulanacaksınız. (8)