Türkçe
[
Değiştir
]
Коран на български език
Коран на русском языке
Quran di Indonesia
Corán en español
Koran on-Nederlandse
Coran en français
Koran auf Deutsch
Quran in English
Kuran-ı Kerim Türkçe Meali
Kur'ân
Kuran Sureleri
Cüzler
Kur'an Dinle (Yeni)
Sessiz (Aktif)
Abu Bakr al Shatri
Maher Al Mueaqly
Mishary AlAfasy
القرآن الكريم / جزئها ٢٧ / صفحة ٥٣٧
القرآن الكريم
»
جزئها ٢٧
»
القرآن الكريم / جزئها ٢٧ / صفحة ٥٣٧
Kur'ân - Cüz 27 - Sayfa 537 (VÂKIA 77-96, HADÎD 1-3)
Kur'ân-ı Kerim
»
Cüzler
»
Cüz 27
»
Kur'ân - Cüz 27 - Sayfa 537 (VÂKIA 77-96, HADÎD 1-3)
Kur'an Dinle Sayfa-537
إِنَّهُ لَقُرْآنٌ كَرِيمٌ
﴿٧٧﴾
فِي كِتَابٍ مَّكْنُونٍ
﴿٧٨﴾
لَّا يَمَسُّهُ إِلَّا الْمُطَهَّرُونَ
﴿٧٩﴾
تَنزِيلٌ مِّن رَّبِّ الْعَالَمِينَ
﴿٨٠﴾
أَفَبِهَذَا الْحَدِيثِ أَنتُم مُّدْهِنُونَ
﴿٨١﴾
وَتَجْعَلُونَ رِزْقَكُمْ أَنَّكُمْ تُكَذِّبُونَ
﴿٨٢﴾
فَلَوْلَا إِذَا بَلَغَتِ الْحُلْقُومَ
﴿٨٣﴾
وَأَنتُمْ حِينَئِذٍ تَنظُرُونَ
﴿٨٤﴾
وَنَحْنُ أَقْرَبُ إِلَيْهِ مِنكُمْ وَلَكِن لَّا تُبْصِرُونَ
﴿٨٥﴾
فَلَوْلَا إِن كُنتُمْ غَيْرَ مَدِينِينَ
﴿٨٦﴾
تَرْجِعُونَهَا إِن كُنتُمْ صَادِقِينَ
﴿٨٧﴾
فَأَمَّا إِن كَانَ مِنَ الْمُقَرَّبِينَ
﴿٨٨﴾
فَرَوْحٌ وَرَيْحَانٌ وَجَنَّةُ نَعِيمٍ
﴿٨٩﴾
وَأَمَّا إِن كَانَ مِنَ أَصْحَابِ الْيَمِينِ
﴿٩٠﴾
فَسَلَامٌ لَّكَ مِنْ أَصْحَابِ الْيَمِينِ
﴿٩١﴾
وَأَمَّا إِن كَانَ مِنَ الْمُكَذِّبِينَ الضَّالِّينَ
﴿٩٢﴾
فَنُزُلٌ مِّنْ حَمِيمٍ
﴿٩٣﴾
وَتَصْلِيَةُ جَحِيمٍ
﴿٩٤﴾
إِنَّ هَذَا لَهُوَ حَقُّ الْيَقِينِ
﴿٩٥﴾
فَسَبِّحْ بِاسْمِ رَبِّكَ الْعَظِيمِ
﴿٩٦﴾
سورة الحـديد
سَبَّحَ لِلَّهِ مَا فِي السَّمَاوَاتِ وَالْأَرْضِ وَهُوَ الْعَزِيزُ الْحَكِيمُ
﴿١﴾
لَهُ مُلْكُ السَّمَاوَاتِ وَالْأَرْضِ يُحْيِي وَيُمِيتُ وَهُوَ عَلَى كُلِّ شَيْءٍ قَدِيرٌ
﴿٢﴾
هُوَ الْأَوَّلُ وَالْآخِرُ وَالظَّاهِرُ وَالْبَاطِنُ وَهُوَ بِكُلِّ شَيْءٍ عَلِيمٌ
﴿٣﴾
56/VÂKIA-77: İnnehu le kur’ânun kerîm(kerîmun).
Muhakkak ki O, gerçekten Kerim olan Kur’ân’dır (Kur’ân-ı Kerim’dir). (77)
56/VÂKIA-78: Fî kitâbin meknûn(meknûnin).
Mahfuz (korunmuş) olan bir Kitap’tadır (Levhi Mahfuz’dadır). (78)
56/VÂKIA-79: Lâ yemessuhû illâl mutahherûn(mutahherûne).
O’na, tahir olanlardan (maddî ve manevî arınanlardan) başkası dokunamaz. (79)
56/VÂKIA-80: Tenzîlun min rabbil âlemîn(âlemîne).
Âlemlerin Rabbi tarafından (kısım kısım, âyet âyet) indirilmiştir. (80)
56/VÂKIA-81: E fe bi hâzâl hadîsi entum mudhinûn(mudhinûne).
Yoksa siz, bu söze inanmayan, şüphe eden kimseler misiniz? (81)
56/VÂKIA-82: Ve tec’alûne rızkakum ennekum tukezzibûn(tukezzibûne).
Ve siz, yalanlamış olmanızı kendinize rızık ediniyorsunuz. (Kur’ân’daki sözlerin âlemlerin Rabbi tarafından indirildiğinden şüphe ettiğiniz için rızkınız, nasibiniz sadece yalanlamak oluyor.) (82)
56/VÂKIA-83: Fe lev lâ izâ belegatil hulkûm(hulkûme).
O halde can boğaza gelmiş olsa değil mi ki (siz öylece). (83)
56/VÂKIA-84: Ve entum hîne izin tenzurûn(tenzurûne).
Ve siz, o anda (ona öylece, bir yardım yapamayarak sadece) bakarsınız. (84)
56/VÂKIA-85: Ve nahnu akrabu ileyhi minkum ve lâkin lâ tubsirûn(tubsirûne).
Ve Biz, ona sizden daha yakınız fakat siz görmezsiniz. (85)
56/VÂKIA-86: Fe lev lâ in kuntum gayra medînîn(medînîne).
Öyleyse eğer siz (amellerinizin karşılığında) ceza görecek kimseler değil iseniz. (86)
56/VÂKIA-87: Terciûnehâ in kuntum sâdikîn(sâdikîne).
Eğer siz sadıklarsanız, onu geri çevirirsiniz. (87)
56/VÂKIA-88: Fe emmâ in kâne minel mukarrabîne(mukarrabîne).
Fakat o eğer mukarrebin olanlardan (Allah’a yakın olanlardan) ise. (88)
56/VÂKIA-89: Fe revhun ve reyhânun ve cennetu naîm(naîmin).
O taktirde, ferahlık, huzur, güzel kokulu bitkiler ve naim cenneti vardır. (89)
56/VÂKIA-90: Ve emmâ in kâne min ashâbil yemîn(yemîni).
Fakat yemin sahiplerinden (ashabı yeminden yani hayat filmleri sağından verilenlerden) ise. (90)
56/VÂKIA-91: Fe selâmun leke min ashâbil yemîn(yemîni).
O zaman ashabı yeminden (hayat filmleri sağından verilenlerden) “sana selâm olsun” (denir). (91)
56/VÂKIA-92: Ve emmâ in kâne minel mukezzibîned dâllîn(dâllîne).
Ve fakat dalâlette olan ve yalanlayanlardan ise. (92)
56/VÂKIA-93: Fe nuzulun min hamîm(hamîmin).
O taktirde kaynar sudan bir ziyafet vardır. (93)
56/VÂKIA-94: Ve tasliyetu cahîm(cahîmin).
Ve alevli ateşe atılma vardır. (94)
56/VÂKIA-95: İnne hâzâ le huve hakkul yakîn(yakîni).
Muhakkak ki bu (anlatılanlar), elbette o (verilen haberler), Hakk’ul yakîn’dir (yakîn olan haktır, kesin olarak gerçektir). (95)
56/VÂKIA-96: Fe sebbih bismi rabbikel azîm(azîmi).
Artık Rabbini “Azîm” ismi ile tesbih et. (96)
HADÎD Suresi
Bismillâhirrahmânirrahîm
57/HADÎD-1: Sebbeha lillâhi mâ fîs semâvâti vel ard(ardı), ve huvel azîzul hakîm(hakîmu).
Semalarda ve arzdaki herşey Allah’ı tesbih etti (ve etmektedir). Ve O; Azîz’dir, Hakîm’dir. (1)
57/HADÎD-2: Lehu mulkus semâvâti vel ard(ardı), yuhyî ve yumîtu, ve huve alâ kulli şey’in kadîr(kadîrun).
Semaların ve arzın (yeryüzünün) mülkü O’nundur. Hayata getirir ve öldürür. Ve O, herşeye kaadirdir. (2)
57/HADÎD-3: Huvel evvelu vel âhiru vez zâhiru vel bâtın(bâtınu), ve huve bi kulli şey’in alîm(alîmun).
O, evveldir (ilktir) ve ahirdir (sondur), zahirdir (alâmetleri tüm varlıklarda görünendir) ve bâtındır (gizli olandır). Ve O, herşeyi en iyi bilendir. (3)