Türkçe
[
Değiştir
]
Коран на български език
Коран на русском языке
Quran di Indonesia
Corán en español
Koran on-Nederlandse
Coran en français
Koran auf Deutsch
Quran in English
Kuran-ı Kerim Türkçe Meali
Kur'ân
Kuran Sureleri
Cüzler
Kur'an Dinle (Yeni)
Sessiz (Aktif)
Abu Bakr al Shatri
Maher Al Mueaqly
Mishary AlAfasy
القرآن الكريم / جزئها ٢٢ / صفحة ٤٤٠
القرآن الكريم
»
جزئها ٢٢
»
القرآن الكريم / جزئها ٢٢ / صفحة ٤٤٠
Kur'ân - Cüz 22 - Sayfa 440 (FÂTIR 45-45, YÂSÎN 1-12)
Kur'ân-ı Kerim
»
Cüzler
»
Cüz 22
»
Kur'ân - Cüz 22 - Sayfa 440 (FÂTIR 45-45, YÂSÎN 1-12)
Kur'an Dinle Sayfa-440
وَلَوْ يُؤَاخِذُ اللَّهُ النَّاسَ بِمَا كَسَبُوا مَا تَرَكَ عَلَى ظَهْرِهَا مِن دَابَّةٍ وَلَكِن يُؤَخِّرُهُمْ إِلَى أَجَلٍ مُّسَمًّى فَإِذَا جَاء أَجَلُهُمْ فَإِنَّ اللَّهَ كَانَ بِعِبَادِهِ بَصِيرًا
﴿٤٥﴾
سورة يس
يس
﴿١﴾
وَالْقُرْآنِ الْحَكِيمِ
﴿٢﴾
إِنَّكَ لَمِنَ الْمُرْسَلِينَ
﴿٣﴾
عَلَى صِرَاطٍ مُّسْتَقِيمٍ
﴿٤﴾
تَنزِيلَ الْعَزِيزِ الرَّحِيمِ
﴿٥﴾
لِتُنذِرَ قَوْمًا مَّا أُنذِرَ آبَاؤُهُمْ فَهُمْ غَافِلُونَ
﴿٦﴾
لَقَدْ حَقَّ الْقَوْلُ عَلَى أَكْثَرِهِمْ فَهُمْ لَا يُؤْمِنُونَ
﴿٧﴾
إِنَّا جَعَلْنَا فِي أَعْنَاقِهِمْ أَغْلاَلاً فَهِيَ إِلَى الأَذْقَانِ فَهُم مُّقْمَحُونَ
﴿٨﴾
وَجَعَلْنَا مِن بَيْنِ أَيْدِيهِمْ سَدًّا وَمِنْ خَلْفِهِمْ سَدًّا فَأَغْشَيْنَاهُمْ فَهُمْ لاَ يُبْصِرُونَ
﴿٩﴾
وَسَوَاء عَلَيْهِمْ أَأَنذَرْتَهُمْ أَمْ لَمْ تُنذِرْهُمْ لاَ يُؤْمِنُونَ
﴿١٠﴾
إِنَّمَا تُنذِرُ مَنِ اتَّبَعَ الذِّكْرَ وَخَشِيَ الرَّحْمَن بِالْغَيْبِ فَبَشِّرْهُ بِمَغْفِرَةٍ وَأَجْرٍ كَرِيمٍ
﴿١١﴾
إِنَّا نَحْنُ نُحْيِي الْمَوْتَى وَنَكْتُبُ مَا قَدَّمُوا وَآثَارَهُمْ وَكُلَّ شَيْءٍ أحْصَيْنَاهُ فِي إِمَامٍ مُبِينٍ
﴿١٢﴾
35/FÂTIR-45: Ve lev yuâhızullâhun nâse bimâ kesebû mâ terake alâ zahrihâ min dâbbetin, ve lâkin yuahhıruhum ilâ ecelin musemmâ(musemmen), fe izâ câe eceluhum fe innallâhe kâne bi ibâdihî basîrâ(basîran).
Ve eğer Allah insanları, kazandıkları şeyler sebebiyle muaheze etseydi (sorgulasaydı), onun üstünde (yeryüzünde) dabbe (yürüyen bir canlı) bırakmazdı. Ve lâkin belirlenmiş bir zamana kadar onları tehir eder (erteler). Fakat onların ecelleri geldiği zaman (hesaba çeker). Muhakkak ki Allah, kullarını görendir. (45)
YÂSÎN Suresi
Bismillâhirrahmânirrahîm
36/YÂSÎN-1: Yâ sîn.
Yâ, Sîn. (1)
36/YÂSÎN-2: Vel kur’ânil hakîm(hakîmi).
Hakîm (hüküm ve hikmet sahibi) Kur’ân’a andolsun. (2)
36/YÂSÎN-3: İnneke leminel murselîn(murselîne).
Muhakkak ki sen, gerçekten gönderilen resûllerdensin. (3)
36/YÂSÎN-4: Alâ sırâtın mustakîm( mustakîmin).
Sıratı Mustakîm üzerinde(sin). (4)
36/YÂSÎN-5: Tenzîlel azîzir rahîm(rahîmi).
Azîz ve Rahîm olan Allah tarafından indirilmiştir. (5)
36/YÂSÎN-6: Li tunzira kavmen mâ unzira âbâuhum fe hum gâfilûn(gâfilûne).
Babaları uyarılmamış bir kavmi, uyarman içindir. Çünkü onlar gâfillerdir. (6)
36/YÂSÎN-7: Lekad hakkal kavlu alâ ekserihim fe hum lâ yu’minûn(yu’minûne).
Andolsun ki (Allah’ın) söz(ü) onların çoğunun üzerine hak oldu. Artık onlar âmenû olmazlar (Allah’a ulaşmayı dilemezler). (7)
36/YÂSÎN-8: İnnâ cealnâ fî a’nâkıhim aglâlen fe hiye ilâl ezkâni fe hum mukmehûn(mukmehûne).
Muhakkak ki Biz, onların boyunlarına, çenelerine kadar halkalar (zincirler) kıldık (geçirdik). Bu sebeple onlar, başları yukarı kaldırılmış olanlardır. (8)
36/YÂSÎN-9: Ve cealnâ min beyni eydîhim sedden ve min halfihim sedden fe agşeynâhum fe hum lâ yubsırûn(yubsırûne).
Ve onların önlerine ve arkalarına set kılarak (çekerek) böylece onları perdeledik. Artık onlar görmezler. (9)
36/YÂSÎN-10: Ve sevâun aleyhim e enzertehum em lem tunzirhum lâ yu’minûn(yu’minûne).
Ve onları uyarsan da uyarmasan da onlar için eşittir. Onlar âmenû olmazlar (Allah’a ulaşmayı dilemezler). (10)
36/YÂSÎN-11: İnnemâ tunziru menittebeaz zikre ve haşiyer rahmâne bil gaybi, fe beşşirhu bi magfiratin ve ecrin kerîm(kerîmin).
Sen sadece zikre tâbî olanı ve gaybte Rahmân’a huşû duyanı uyarırsın. Öyleyse onu mağfiret ile (günahların sevaba çevrilmesiyle) ve "kerim ecir" ile müjdele. (11)
36/YÂSÎN-12: İnnâ nahnu nuhyil mevtâ ve nektubu mâ kaddemû ve âsârahum ve kulle şey’in ahsaynâhu fî imâmin mubîn(mubînin).
Muhakkak ki Biz, ölüleri diriltiriz. Ve takdim ettiklerini ve onların eserlerini yazarız. Ve herşeyi İmam-ı Mübin’de (apaçık bir rehber’de) saydık (tespit ettik). (12)