Türkçe [Değiştir]

القرآن الكريم / جزئها ٨ / صفحة ١٦١

A'RÂF 82-87, Kur'ân - Cüz 8 - Sayfa 161

Hafız Abu Bakr al Shatri sesinden Cüz-8, Sayfa-161 dinle!
Hafız Maher Al Mueaqly sesinden Cüz-8, Sayfa-161 dinle!
Hafız Mishary AlAfasy sesinden Cüz-8, Sayfa-161 dinle!
Önceki
Sonraki
share on facebook  tweet  share on google  print  
وَمَا كَانَ جَوَابَ قَوْمِهِ إِلاَّ أَن قَالُواْ أَخْرِجُوهُم مِّن قَرْيَتِكُمْ إِنَّهُمْ أُنَاسٌ يَتَطَهَّرُونَ ﴿٨٢﴾
7/A'RÂF-82: Ve mâ kâne cevâbe kavmihî illâ en kâlû ahricûhum min karyetikum, innehum unâsun yetetahherûn(yetetahherûne).
Ve kavminin cevabı: “Onları ülkemizden çıkarın, çünkü onlar çok temiz insanlar.” demekten başka (bir şey) olmadı. (82)
فَأَنجَيْنَاهُ وَأَهْلَهُ إِلاَّ امْرَأَتَهُ كَانَتْ مِنَ الْغَابِرِينَ ﴿٨٣﴾
7/A'RÂF-83: Fe enceynâhu ve ehlehû illâmreetehu kânet minel gâbirîn(gâbirîne).
Böylece Biz, onun eşi (hanımı) hariç, onu ve ailesini kurtardık. O, geride kalanlardan oldu. (83)
وَأَمْطَرْنَا عَلَيْهِم مَّطَرًا فَانظُرْ كَيْفَ كَانَ عَاقِبَةُ الْمُجْرِمِينَ ﴿٨٤﴾
7/A'RÂF-84: Ve emtarnâ aleyhim matarâ, fenzur keyfe kâne âkıbetul mucrimîn(mucrimîne).
Ve onların üzerine (taş) yağmuru yağdırdık. Bak, mücrimlerin (suçluların) akıbeti nasıl oldu. (84)
وَإِلَى مَدْيَنَ أَخَاهُمْ شُعَيْبًا قَالَ يَا قَوْمِ اعْبُدُواْ اللّهَ مَا لَكُم مِّنْ إِلَهٍ غَيْرُهُ قَدْ جَاءتْكُم بَيِّنَةٌ مِّن رَّبِّكُمْ فَأَوْفُواْ الْكَيْلَ وَالْمِيزَانَ وَلاَ تَبْخَسُواْ النَّاسَ أَشْيَاءهُمْ وَلاَ تُفْسِدُواْ فِي الأَرْضِ بَعْدَ إِصْلاَحِهَا ذَلِكُمْ خَيْرٌ لَّكُمْ إِن كُنتُم مُّؤْمِنِينَ ﴿٨٥﴾
7/A'RÂF-85: Ve ilâ medyene ehâhum şuaybâ kâle yâ kavmi’budûllâhe mâ lekum min ilâhin gayruhu kad câetkum beyyinetun min rabbikum fe evfûl keyle vel mîzâne ve lâ tebhasûn nâse eşyâehum ve lâ tufsidû fîl ardı ba’de ıslahıhâ zâlikum hayrun lekum in kuntum mu’minîn(mu’minîne).
Kardeşleri Şuayb; Medyen (kavmine)’e şöyle dedi: “Ey kavmim Allah’a kul olun! O’ndan başka sizin ilâhınız yoktur. Rabbinizden size beyyine (bir mucize, ispat edici bir açıklama) gelmiştir. Artık ölçü ve tartıya vefa edin (tam ve doğru ödeyin). İnsanların eşyalarının değerini eksiltmeyin. Yeryüzünde, O’nun ıslâhından sonra fesat (bozgunculuk) çıkarmayın. Şâyet mü’minler iseniz, işte bu sizin için hayırlıdır.” (85)
وَلاَ تَقْعُدُواْ بِكُلِّ صِرَاطٍ تُوعِدُونَ وَتَصُدُّونَ عَن سَبِيلِ اللّهِ مَنْ آمَنَ بِهِ وَتَبْغُونَهَا عِوَجًا وَاذْكُرُواْ إِذْ كُنتُمْ قَلِيلاً فَكَثَّرَكُمْ وَانظُرُواْ كَيْفَ كَانَ عَاقِبَةُ الْمُفْسِدِينَ ﴿٨٦﴾
7/A'RÂF-86: Ve lâ tak’udû bikulli sırâtın tû’ıdûne ve tasuddûne an sebîlillâhi men âmene bihî ve tebgûnehâ ivecen vezkurû iz kuntum kalîlen fe kesserekum vanzurû keyfe kâne âkıbetul mufsidîn(mufsidîne).
Tehdit (vaad ederek) ederek her yola (üstüne) oturmayın. Ve O’na (Allah’a) âmenû olan kimseleri Allah’ın yolundan men etmeyin. Ve onda (Allah’ın yolunda) bir eğrilik istiyorsunuz. Ve hatırlayın! Siz az idiniz, sizi çoğalttı. Ve bakın, fesat çıkaranların sonları nasıl oldu. (86)
وَإِن كَانَ طَآئِفَةٌ مِّنكُمْ آمَنُواْ بِالَّذِي أُرْسِلْتُ بِهِ وَطَآئِفَةٌ لَّمْ يْؤْمِنُواْ فَاصْبِرُواْ حَتَّى يَحْكُمَ اللّهُ بَيْنَنَا وَهُوَ خَيْرُ الْحَاكِمِينَ ﴿٨٧﴾
7/A'RÂF-87: Ve in kâne tâifetun minkum âmenû billezî ursiltu bihî ve tâifetun lem yu’minû fasbirû hattâ yahkumallâhu beynenâ, ve huve hayrul hâkimîn(hâkimîne).
Ve eğer içinizden bir kısmınız (bir grup), onunla gönderildiğim şeye inanır ve bir kısmınız (diğer bir grup) inanmazsa, o taktirde Allah, aramızda hüküm verinceye kadar sabredin. O, hüküm verenlerin en hayırlısıdır. (87)