Türkçe
[
Değiştir
]
Коран на български език
Коран на русском языке
Quran di Indonesia
Corán en español
Koran on-Nederlandse
Coran en français
Koran auf Deutsch
Quran in English
Kuran-ı Kerim Türkçe Meali
Kur'ân
Kuran Sureleri
Cüzler
Kur'an Dinle (Yeni)
Sessiz (Aktif)
Abu Bakr al Shatri
Maher Al Mueaqly
Mishary AlAfasy
القرآن الكريم / جزئها ٢٩ / صفحة ٥٨١
القرآن الكريم
»
جزئها ٢٩
»
القرآن الكريم / جزئها ٢٩ / صفحة ٥٨١
MURSELÂT 20-50, Kur'ân - Cüz 29 - Sayfa 581
Kur'ân-ı Kerim
»
Cüzler
»
Cüz 29
»
MURSELÂT 20-50, Kur'ân - Cüz 29 - Sayfa 581
Kur'an Dinle Sayfa-581
أَلَمْ نَخْلُقكُّم مِّن مَّاء مَّهِينٍ
﴿٢٠﴾
77/MURSELÂT-20: E lem nahlukkum min mâin mehîn(mehînin).
Sizi Biz, değersiz bir sudan yaratmadık mı? (20)
فَجَعَلْنَاهُ فِي قَرَارٍ مَّكِينٍ
﴿٢١﴾
77/MURSELÂT-21: Fe cealnâhu fî karârin mekîn(mekînin).
Sonra onu sağlam bir yerde kararlı kıldık (yerleştirdik). (21)
إِلَى قَدَرٍ مَّعْلُومٍ
﴿٢٢﴾
77/MURSELÂT-22: İlâ kaderin ma’lûm(ma’lûmin).
Bilinen bir süreye kadar. (22)
فَقَدَرْنَا فَنِعْمَ الْقَادِرُونَ
﴿٢٣﴾
77/MURSELÂT-23: Fe kadernâ fe ni’mel kâdirûn(kâdirûne).
İşte Biz, böyle takdir ettik. Bunu takdir edenler ne güzel (kudret sahibi). (23)
وَيْلٌ يَوْمَئِذٍ لِّلْمُكَذِّبِينَ
﴿٢٤﴾
77/MURSELÂT-24: Veylun yevme izin lil mukezzibîn(mukezzibîne).
İzin günü yalanlayanların vay haline. (24)
أَلَمْ نَجْعَلِ الْأَرْضَ كِفَاتًا
﴿٢٥﴾
77/MURSELÂT-25: E lem nec’alil arda kifâtâ(kifâten).
Biz arzı toplanma yeri kılmadık mı? (25)
أَحْيَاء وَأَمْوَاتًا
﴿٢٦﴾
77/MURSELÂT-26: Ahyâen ve emvâtâ(emvâten).
Canlılara ve ölülere. (26)
وَجَعَلْنَا فِيهَا رَوَاسِيَ شَامِخَاتٍ وَأَسْقَيْنَاكُم مَّاء فُرَاتًا
﴿٢٧﴾
77/MURSELÂT-27: Ve cealnâ fîhâ ravâsiye şâmihâtin ve eskaynâkum mâen furâtâ(furâten).
Ve orada yüksek sabit dağlar kıldık. Ve sizi tatlı su ile suladık (içecek su verdik). (27)
وَيْلٌ يوْمَئِذٍ لِّلْمُكَذِّبِينَ
﴿٢٨﴾
77/MURSELÂT-28: Veylun yevme izin lil mukezzibîn(mukezzibîne).
İzin günü yalanlayanların vay haline. (28)
انطَلِقُوا إِلَى مَا كُنتُم بِهِ تُكَذِّبُونَ
﴿٢٩﴾
77/MURSELÂT-29: İntalikû ilâ mâ kuntum bihî tukezzibûn(tukezzibûne).
O yalanlamış olduğunuz şeye gidin! (29)
انطَلِقُوا إِلَى ظِلٍّ ذِي ثَلَاثِ شُعَبٍ
﴿٣٠﴾
77/MURSELÂT-30: İntalikû ilâ zıllin zî selâsi şuâb(şuâbin).
Üç çatallı olan gölgeye gidiniz. (30)
لَا ظَلِيلٍ وَلَا يُغْنِي مِنَ اللَّهَبِ
﴿٣١﴾
77/MURSELÂT-31: Lâ zalîlin ve lâ yugnî minel leheb(lehebi).
Gölgelendirmez ve yakıcı aleve bir faydası olmaz. (31)
إِنَّهَا تَرْمِي بِشَرَرٍ كَالْقَصْرِ
﴿٣٢﴾
77/MURSELÂT-32: İnnehâ termî bi şerarin kel kasr(kasri).
Muhakkak ki o, saray gibi (büyük) kıvılcımlar atar. (32)
كَأَنَّهُ جِمَالَتٌ صُفْرٌ
﴿٣٣﴾
77/MURSELÂT-33: Ke ennehu cimâletun sufrun.
Sanki o (kıvılcımlar), sarı erkek develer gibidir. (33)
وَيْلٌ يَوْمَئِذٍ لِّلْمُكَذِّبِينَ
﴿٣٤﴾
77/MURSELÂT-34: Veylun yevme izin lil mukezzibîn(mukezzibîne).
İzin günü yalanlayanların vay haline. (34)
هَذَا يَوْمُ لَا يَنطِقُونَ
﴿٣٥﴾
77/MURSELÂT-35: Hâzâ yevmu lâ yentıkûn(yentıkûne).
Bu, (yalanlayanların) konuşamayacakları bir gündür. (35)
وَلَا يُؤْذَنُ لَهُمْ فَيَعْتَذِرُونَ
﴿٣٦﴾
77/MURSELÂT-36: Ve lâ yu’zenu lehum fe ya’tezirûn(ya’tezirûne).
Ve onlara izin verilmez ki, özür beyan etsinler. (36)
وَيْلٌ يَوْمَئِذٍ لِّلْمُكَذِّبِينَ
﴿٣٧﴾
77/MURSELÂT-37: Veylun yevme izin lil mukezzibîn(mukezzibîne).
İzin günü yalanlayanların vay haline. (37)
هَذَا يَوْمُ الْفَصْلِ جَمَعْنَاكُمْ وَالْأَوَّلِينَ
﴿٣٨﴾
77/MURSELÂT-38: Hâzâ yevmul fasli, cema’nâkum vel evvelîn(evvelîne).
Bu ayrılma günüdür. Sizi ve evvelkileri biraraya topladık. (38)
فَإِن كَانَ لَكُمْ كَيْدٌ فَكِيدُونِ
﴿٣٩﴾
77/MURSELÂT-39: Fe in kâne lekum keydun fe kîdûni.
Haydi eğer sizin bir tuzağınız varsa hemen Bana karşı tuzak kurun. (39)
وَيْلٌ يَوْمَئِذٍ لِّلْمُكَذِّبِينَ
﴿٤٠﴾
77/MURSELÂT-40: Veylun yevme izin lil mukezzibîn(mukezzibîne).
İzin günü yalanlayanların vay haline. (40)
إِنَّ الْمُتَّقِينَ فِي ظِلَالٍ وَعُيُونٍ
﴿٤١﴾
77/MURSELÂT-41: İnnel muttakîne fî zılâlin ve uyûn(uyûnin).
Muhakkak ki takva sahipleri gölgelerde ve pınarbaşlarındadır. (41)
وَفَوَاكِهَ مِمَّا يَشْتَهُونَ
﴿٤٢﴾
77/MURSELÂT-42: Ve fevâkihe mimmâ yeştehûn(yeştehûne).
Ve canlarının çektiği (iştah duydukları) meyveler vardır. (42)
كُلُوا وَاشْرَبُوا هَنِيئًا بِمَا كُنتُمْ تَعْمَلُونَ
﴿٤٣﴾
77/MURSELÂT-43: Kulû veşrabû henîen bimâ kuntum ta’melûn(ta’melûne).
Yaptıklarınız sebebiyle afiyetle yeyin ve için. (43)
إِنَّا كَذَلِكَ نَجْزِي الْمُحْسِنينَ
﴿٤٤﴾
77/MURSELÂT-44: İnnâ kezâlike neczîl muhsinîn(muhsinîne).
Muhakkak ki Biz, muhsinleri işte böyle mükâfatlandırırız. (44)
وَيْلٌ يَوْمَئِذٍ لِّلْمُكَذِّبِينَ
﴿٤٥﴾
77/MURSELÂT-45: Veylun yevme izin lil mukezzibîn(mukezzibîne).
İzin günü yalanlayanların vay haline. (45)
كُلُوا وَتَمَتَّعُوا قَلِيلًا إِنَّكُم مُّجْرِمُونَ
﴿٤٦﴾
77/MURSELÂT-46: Kulû ve temetteû kalîlen innekum mucrimûn(mucrimûne).
Yeyin ve biraz da metalanın (faydalanın). Çünkü siz mücrimlersiniz. (46)
وَيْلٌ يَوْمَئِذٍ لِّلْمُكَذِّبِينَ
﴿٤٧﴾
77/MURSELÂT-47: Veylun yevme izin lil mukezzibîn(mukezzibîne).
İzin günü yalanlayanların vay haline. (47)
وَإِذَا قِيلَ لَهُمُ ارْكَعُوا لَا يَرْكَعُونَ
﴿٤٨﴾
77/MURSELÂT-48: Ve izâ kîle lehumurkeû lâ yerkeûn(yerkeûne).
Ve onlara: “Rükû edin!” denildiği zaman rükû etmezler. (48)
وَيْلٌ يَوْمَئِذٍ لِّلْمُكَذِّبِينَ
﴿٤٩﴾
77/MURSELÂT-49: Veylun yevme izin lil mukezzibîn(mukezzibîne).
İzin günü yalanlayanların vay haline. (49)
فَبِأَيِّ حَدِيثٍ بَعْدَهُ يُؤْمِنُونَ
﴿٥٠﴾
77/MURSELÂT-50: Fe bi eyyi hadîsin ba’dehu yu’minûn(yu’minûne).
Bundan başka artık hangi söze inanacaklar? (50)