Türkçe [Değiştir]

القرآن الكريم / جزئها ١٢ / صفحة ٢٢٥

HÛD 29-37, Kur'ân - Cüz 12 - Sayfa 225

Hafız Abu Bakr al Shatri sesinden Cüz-12, Sayfa-225 dinle!
Hafız Maher Al Mueaqly sesinden Cüz-12, Sayfa-225 dinle!
Hafız Mishary AlAfasy sesinden Cüz-12, Sayfa-225 dinle!
Önceki
Sonraki
share on facebook  tweet  share on google  print  
وَيَا قَوْمِ لا أَسْأَلُكُمْ عَلَيْهِ مَالاً إِنْ أَجْرِيَ إِلاَّ عَلَى اللّهِ وَمَآ أَنَاْ بِطَارِدِ الَّذِينَ آمَنُواْ إِنَّهُم مُّلاَقُو رَبِّهِمْ وَلَكِنِّيَ أَرَاكُمْ قَوْمًا تَجْهَلُونَ ﴿٢٩﴾
11/HÛD-29: Ve yâ kavmi lâ es’elukum aleyhi mâlâ(mâlen), in ecriye illâ alâllâhi ve mâ ene bi târidillezîne âmenû, innehum mulâkû rabbihim ve lâkinnî erâkum kavmen techelûn(techelûne).
Ve ey kavmim! Buna (tebliğ ettiğim şeylere) karşılık sizden mal olarak (bir şey) istemiyorum. Eğer ücretim (ecrim) varsa ancak Allah’a aittir. Ve ben âmenû olanları (Allah’a ulaşmayı dileyenleri) tardedecek (uzaklaştıracak, kovacak) değilim. Muhakkak ki onlar, Rab’lerine mülâki olacaklar (ulaşacaklar). Ve lâkin ben, sizi cahillik eden bir kavim olarak görüyorum. (29)
وَيَا قَوْمِ مَن يَنصُرُنِي مِنَ اللّهِ إِن طَرَدتُّهُمْ أَفَلاَ تَذَكَّرُونَ ﴿٣٠﴾
11/HÛD-30: Ve yâ kavmi men yansurunî minallâhi in taradtuhum, e fe lâ tezekkerûn(tezekkerûne).
Ve ey kavmim! Eğer ben onları uzaklaştırırsam, Allah’a karşı bana kim yardım eder? Hâlâ tezekkür etmez misiniz? (30)
وَلاَ أَقُولُ لَكُمْ عِندِي خَزَآئِنُ اللّهِ وَلاَ أَعْلَمُ الْغَيْبَ وَلاَ أَقُولُ إِنِّي مَلَكٌ وَلاَ أَقُولُ لِلَّذِينَ تَزْدَرِي أَعْيُنُكُمْ لَن يُؤْتِيَهُمُ اللّهُ خَيْرًا اللّهُ أَعْلَمُ بِمَا فِي أَنفُسِهِمْ إِنِّي إِذًا لَّمِنَ الظَّالِمِينَ ﴿٣١﴾
11/HÛD-31: Ve lâ ekûlu lekum indî hazâinullâhi ve lâ a’lemul gaybe ve lâ ekûlu innî melekun ve lâ ekûlu lillezîne tezderî a’yunukum len yu’tiyehumullâhu hayrâ(hayran), allâhu a’lemu bimâ fî enfusihim, innî izen le minez zâlimîn(zâlimîne).
Ve size: “Allah’ın hazineleri yanımdadır.” demiyorum. Ve gaybı bilmiyorum ve: “Muhakkak ki; ben bir meleğim.” demiyorum. Ve gözlerinizin hakir gördüğü kimselere (Allah’a ulaşmayı dileyenlere): “Allah asla bir hayır vermeyecek.” demiyorum. Onların nefslerindekileri Allah bilir. O taktirde (doğruyu söylemezsem) muhakkak ki; ben, elbette zalimlerden olurum. (31)
قَالُواْ يَا نُوحُ قَدْ جَادَلْتَنَا فَأَكْثَرْتَ جِدَالَنَا فَأْتَنِا بِمَا تَعِدُنَا إِن كُنتَ مِنَ الصَّادِقِينَ ﴿٣٢﴾
11/HÛD-32: Kâlû yâ nûhu kad câdeltenâ fe ekserte cidâlenâ fe’tinâ bi mâ teidunâ in kunte mines sâdikîn(sâdikîne).
“Ya Nuh!” dediler. “Bizimle mücâdele etmiştin (çekişmiştin), hatta bizimle mücâdelede çok ileri gittin. Eğer sen sadıklardansan, o taktirde bize vaadettiğin şeyi getir.” (32)
قَالَ إِنَّمَا يَأْتِيكُم بِهِ اللّهُ إِن شَاء وَمَا أَنتُم بِمُعْجِزِينَ ﴿٣٣﴾
11/HÛD-33: Kâle innemâ ye’tîkum bihillâhu in şâe ve mâ entum bi mu’cizîn(mu’cizîne).
Şöyle dedi: “Onu size ancak eğer dilerse Allah getirir. Ve siz, (Allah’ı) aciz bırakacak değilsiniz.” (33)
وَلاَ يَنفَعُكُمْ نُصْحِي إِنْ أَرَدتُّ أَنْ أَنصَحَ لَكُمْ إِن كَانَ اللّهُ يُرِيدُ أَن يُغْوِيَكُمْ هُوَ رَبُّكُمْ وَإِلَيْهِ تُرْجَعُونَ ﴿٣٤﴾
11/HÛD-34: Ve lâ yenfeukum nushî in eradtu en ensaha lekum in kânallâhu yurîdu en yugviyekum, huve rabbukum ve ileyhi turceûn(turceûne).
Ve eğer size nasihat etmek istersem (istesem de), şâyet Allah sizi azdırmak isterse, benim nasihatim size fayda vermez. O, sizin Rabbinizdir ve O’na döndürüleceksiniz. (34)
أَمْ يَقُولُونَ افْتَرَاهُ قُلْ إِنِ افْتَرَيْتُهُ فَعَلَيَّ إِجْرَامِي وَأَنَاْ بَرِيءٌ مِّمَّا تُجْرَمُونَ ﴿٣٥﴾
11/HÛD-35: Em yekûlûnefterâhu, kul inifteraytuhu fe aleyye icrâmî ve ene berîun mimmâ tucrimûn(tucrimûne).
Yoksa onu uydurdu mu diyorlar? De ki: “Eğer onu ben uydurduysam, o zaman benim suçum bana ait. Ve ben, sizlerin işlediği suçlardan uzağım.” (35)
وَأُوحِيَ إِلَى نُوحٍ أَنَّهُ لَن يُؤْمِنَ مِن قَوْمِكَ إِلاَّ مَن قَدْ آمَنَ فَلاَ تَبْتَئِسْ بِمَا كَانُواْ يَفْعَلُونَ ﴿٣٦﴾
11/HÛD-36: Ve ûhiye ilâ nûhın ennehu len yu’mine min kavmike illâ men kad âmene fe lâ tebteis bi mâ kânû yef’alûn(yef’alûne).
Ve Nuh’a: “Senin kavminden âmenû olmuş olanlar hariç, onlar asla mü’min olmayacak.” (diye) vahyedildi. Artık onların yapmış olduğu şeylerden dolayı sen, yeise kapılma. (36)
وَاصْنَعِ الْفُلْكَ بِأَعْيُنِنَا وَوَحْيِنَا وَلاَ تُخَاطِبْنِي فِي الَّذِينَ ظَلَمُواْ إِنَّهُم مُّغْرَقُونَ ﴿٣٧﴾
11/HÛD-37: Vasnaıl fulke bi a’yuninâ ve vahyinâ ve lâ tuhâtıbnî fîllezîne zalemû, innehum mugrakûn(mugrakûne).
Vahyimizle ve Bizim gözetimimizde gemiyi inşa et (yap)! Zulmedenler hakkında Bana hitap etme. Onlar, muhakkak ki; boğulacak olanlardır. (37)